17 Kasım 2019 Pazar

MİDYAT / Mardin (Yukarı MEZOPOTAMYA-2 Etkinliği)


Yukarı Mezopotamya-2 etkinliğimizin üçüncü ve son günü (04.11.2019) sabahı saat 07.30’da  MİDYAT’a gitmek üzere Mardin’den yola çıkıyoruz. İlk durağımız Mardin’in Savur İlçesi’ne bağlı terkedilmiş bir Süryani Köyü olan Dereiçi (Kıllıt) Köyü. Ancak 
Dereiçi (Kıllıt) Köyü’ne gitmeden önce 08.40’ta geldiğimiz Savur İlçesi’ni görelim istiyoruz.
Mardin’e 47 km. uzaklıkta, dağlar ile çevrili vadinin ortasından geçen Savur Çayı’nın bir tarafına, yamaca kurulu ilçe merkezine sabahın erken saatinde girmek istemiyoruz. Tam karşı 
tarafında bulunan İmam Hatip Okulu önünden Savur İlçesi’ni seyredip fotoğraflarını çektikten sonra Dereiçi (Kıllıt) Köyü’ne hareket ediyoruz. Savur’a 7 km. uzaklıktaki Dereiçi (Kıllıt) Köyü’ne vardığımızda saat 09.15 oluyor. Dereiçi (Kıllıt) Köyü, içinde hem 
Ortodoks, hem Katolik hem de Protestan kilisesi olan, terkedilmiş bir Süryani köyü. Önce 1960’lı yıllarda Almanya’ya işçi göçü sonra da terör sebebiyle terkedilmiş. Halen içinde 3-5 ailenin yaşadığı, çok güzel taş işçiliği ile inşa edilmiş terkedilmiş evlerin arasındaki 
sokaklarda biraz geziniyoruz. Sonra küçük bir kız Kıllıt (Dereiçi) Mor Yuhanun Kilisesi’nin kilitli kapısını açıp kilise hakkında bildiklerini Bizlere anlatıyor. Sonra da köyde imal edilen Süryani şaraplarının tadına bakıp alışverişimizi yaptıktan sonra Midyat’a 23 km. mesafede 
dünyanın ayakta duran en eski Süryani Ortodoks manastırı olan Mor Gabriel Manastırı’na gidip 5 TL. ödeyerek içeri giriyoruz. Saat 11.20 olmuş. Süryanilerin anayurdu olarak bilinen Midyat ilçesi Turabdin bölgesinde bulunan Mor Gabriel Manastırı, 397 
yılında Mor Şmuel ve Mor Şemun tarafından kurulmuş. Midyat kesme taşları ile inşa edilen Manastır, Kilise tarafından ikinci Kudüs olarak kabul edilmekteymiş. Yunanistan Athos Dağı'nda kurulu herhangi bir manastırdan en az 400 yıl daha eskiymiş. 1600 yılı aşan 
tarihi boyunca Süryani kilisenin ilim merkezi olmuş. Manastır okulundan, çok sayıda patrik, metropolit, rahip, papaz yetişmiş. Bölgenin en önemli kütüphanelerinden birine sahip manastırdaki çok sayıda el yazması kitap, tarihi süreç içerisinde yaşanan savaşlardan 
yağmalardan dolayı günümüze ulaşamamış. Bölgedeki anıt mezarların en büyüklerinden olan manastırın Azizler Evi’ne, değişik dönemlerde hayatını kaybetmiş 15 aziz, niş içine konan mezarlara gömülmüş. Manastırın 5.ve 6. yüzyıldan kalan eşsiz yapılarını, ana kilise olarak 
kullanılan Büyük Kilise’yi, mutfağını kilise görevlisi diyakoz (papaz yardımcısı) bey ile birlikte gezip, çarpıcı Theodora Kubbesi ile manastır yapılarının fotoğraflarını çektikten sonra Midyat şehir merkezine hareket ediyoruz. Midyat merkezde bulunan Cihan Et 
Lokantası’ndan (0482 4641566) bahsetmeden geçemeyeceğim. 2 katlı güzel bir mekânda çok güzel yöresel yemekler yapan lokantanın fiyatları da gayet makul. Ana yemekten önce gelen 7-8 çeşit meze ve yeşillikler ise ikram. Hem gözümüzü hem de karnımızı 
doyurduktan sonra 13.00 ile 14.00 arasında serbest zaman veriyoruz. Kimimiz çarşı içinde bulunan telkâri altın ve gümüş takılar satılan mağazalara, kimimizde Süryani şarap evlerine dağılıyor. Ben, Zeki Bey ile birlikte Midyat Çevre Kültür Evi’ne gidiyorum. Daha 
sonra arkadaşlardan bir kısmı da buraya geliyor. Restorasyonu 2000 senesinde bitirilerek hizmete açılan Midyat Çevre Kültür Evi, çok güzel taş işçiliği olan eski bir Süryani konağı. Konağın en üstünden 360 derece eski ve yeni Midyat’ı seyrediyoruz. Ne yazık ki eski 
Midyat yeni Midyat’ın beton keşmekeşliğinden çok daha güzel. Birçok filme ve diziye ev sahipliği yapan bu otantik yerden Anıtlı (Hah) Köyü Meryem Ana Kilisesi’ne gitmek üzere ayrılıyoruz. Midyat merkeze 
30 km. uzaklıktaki Anıtlı (Hah) Köyü’ne 14.50 sularında ulaşıyoruz. Meryem Ana adına yapılan ilk kilise olduğu söylenen Meryem Ana Kilise’si eski bir anıtın üzerine M.S. 1. yüzyılda yapılmış. Hz. İsa’nın ruhunu 
simgeleyen güvercin figürlü haç ise bugüne kadar başka hiçbir kilisede görülmemiş. Yapıldığı yıllarda sadece din adamları tek başlarına gelip ibadet ederlermiş. Halkın ibadet ettiği yer ise köyün içindeki 
Mor Sobo Kilisesi’ymiş. Katedral olarak kullanılan Mor Sobo Kilisesi, bölgenin en büyük kilisesiymiş. 1400’lerde Timur tarafından yıkılana kadar 9 asır boyunca Turabdin Bölgesi’nde metropolitlik 
merkezi olarak kullanılmış. Her yıl 15 Ağustos’ta hem yurt içinden hem de yurt dışından gelen Süryaniler “Meryem Ana’nın göğe yükselişi ya da vefat günü” için ayin yapıyorlarmış. Şimdiye kadar gördüğüm bütün 
kiliselerden farklı bir güzellikte olan Meryem Ana Kilisesi öyküsünü kilise görevlisinden dinledikten sonra yıkık durumdaki Mor Sobo Kilise kalıntılarını geziyoruz. Saat 15.30’da da köyden ayrılarak Hasankeyf ve Batman üzerinden Diyarbakır’a doğru dönüşe 
geçiyoruz. Ilısu Barajı’nda su tutulmaya başlandığı için Hasankeyf’in eski yolu kapatılmış. Yeni yapılan yoldan geçerken uzaktan Hasankeyf’i görmeye çalışıyoruz ne yazık ki. Akşam 19.30’da vardığımız Diyarbakır’da bir başka lezzet durağı olan Ciğeristan’da 
(0412 9990616) son kebaplarımızı da yedikten sonra 22.10 uçağı ile İzmir’e uçmak üzere hava alanına gidiyoruz. İzmir’e döndüğümde yaptığım ilk iş tartılmak oluyor. Sonuç 3 günlük etkinlik sonunda 2 kg.ya yakın kilo almışım. En başta sevgili arkadaşlarım Sn. Zeki 
VAROL, Sn. Refik KIZILATA ve çektiği çok güzel grup fotoğrafları için Sn. Ülkü SEVGİ olmak üzere rehberimiz Sn. Murat GEZER’e, kaptanımız Bayram Bey’e ve katılımcı bütün arkadaşlara tekrar çok çok teşekkür ederek yazımı bitiriyorum.
Sağlıkla kalın.
Ayhan YÖRÜK


Midyat fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.

Midyat video günlüğü görmek için lütfen burayı tıklayınız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder