Yukarı Mezopotamya-2 etkinliğimizin ikinci günü
(03.11.2019) sabahı saat 07.50’de Diyarbakır’dan
Mardin’e hareket ediyoruz. Yaklaşık
bir saatlik yolculuktan sonra ilk durağımız olan Zerzevan Kalesi’ne
08.45’te ulaşıyoruz. Bu sabah kaleye
Kaymakam geleceği için Kazı Başkanı Sn.
Aytaç COŞKUN ile Arkeolog Sn. Şıvan AYUS erken
gelmişler. Aytaç Bey’in izniyle kalenin her yerini, Arkeolog Şıvan AYUS ile birlikte geziyoruz. Büyük emekler sonunda gün yüzüne çıkarılmış kalenin hikâyesini kazı çalışmalarına bilfiil
gelmişler. Aytaç Bey’in izniyle kalenin her yerini, Arkeolog Şıvan AYUS ile birlikte geziyoruz. Büyük emekler sonunda gün yüzüne çıkarılmış kalenin hikâyesini kazı çalışmalarına bilfiil
katılmış arkeologdan dinlediğimiz için çok şanslıyız. Kazı Başkanı Sn. Aytaç
COŞKUN ile Arkeolog Sn. Şıvan AYUS’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Zerzevan
Kalesi Pers Kral Yolu ile Antik Ticaret
Yolu üzerinde, geniş bir alanı kontrol altında tutan, stratejik bir Roma sınır
garnizonuymuş. Diyarbakır-Mardin karayolunun 45. km.sinde, yol seviyesinden 124
m. yükseklikteki kayalık bir tepe üzerine kurulmuş. Surlar ile çevrelenmiş yerleşim
alanında kamu yapıları, gözetleme ve savunma kulesi (güney kule), kilise,
yönetim binası, arsenal (silah
deposu), kaya sunağı, su sarnıçları, yeraltı
ibadethanesi, yeraltı sığınağı, Mithraeum (Mithras Tapınağı) bulunmaktaymış. Zerzevan
Kalesi’nden 10.15’te ayrılıp yeni ve eski Mardin’in içinden geçerek 30 km.
uzaklıktaki Dara Antik Kenti’ne gidiyoruz. Saat 12.00’de
ulaştığımız Dara Antik Kenti M.Ö. 1. yy.dan itibaren Roma ve
Pers devletleri arasında sürekli el değiştirmiş. Bu dönemde küçük bir yerleşim
yeri olan Dara, sınır güvenliğini artırmak isteyen Doğu Roma İmparatoru
Anastasios tarafından yeni garnizon kent olarak seçilmiş. 503-507 yılları
arasında inşa faaliyetleri sonunda Mezopotamya bölgesinin idari ve askeri
merkezi haline gelmiş. M.S. 573-591 ve 606-620 yılları
Roma ile Selçuklular arasında el değiştirip durmuş. M.S. 1150’de Artuklu Beyliği kontrolüne giren Dara 1251-1259 arasında İlhanlılar tarafından tahrip edilmiş. Bu tarihlerden itibaren yavaş yavaş
terk edilmeye
başlanmış. Dara Köyü’nün günümüz sakinleri 18. yy.dan bu yana burada yaşamaktaymışlar. Rehberimiz Murat Bey’in anlatımları eşliğinde nekropol (mezarlık alanı), kilise-zindan sarnıcı, Roma köprüleri, agora caddesi,
başlanmış. Dara Köyü’nün günümüz sakinleri 18. yy.dan bu yana burada yaşamaktaymışlar. Rehberimiz Murat Bey’in anlatımları eşliğinde nekropol (mezarlık alanı), kilise-zindan sarnıcı, Roma köprüleri, agora caddesi,
maksemi (üstü kapalı su yapısı) geziyoruz. Büyük
Galeri Mezar girişindeki “ruhlara
nefes verilmesi ve yeniden dirilişin” canlandırıldığı duvar kabartmaları
ile insan kemiklerinin görülebildiği toplu
gömü alanı ve kilise-zindan sarnıcı
mutlaka görülmeli. Dara Antik
Kenti’nden
sonra aracımız ile Deyrulzafaran Manastırı’na devam ediyoruz. Mardin’e
4 km. uzaklıktaki manastıra saat 14.30’da ulaşıp 10.00 TL. ücret ödeyerek giriş
yapıyoruz. Süryanilerin önemli dini merkezlerinden olan Deyrulzafaran Manastırı
M.S. 5. yy.da
yapılmış. Kilise görevlisi diyakoz (papaz yardımcısı) bey ile birlikte Mor Hananyo Kilisesi, Azizler Evi, Meryem Ana Kilisesi ve
Güneş Tapınağı gibi manastırın önemli
yapılarını gezip anlatıları dinliyoruz. Özellikle Güneş Tapınağı'nın tavanında bulunan
yukarıya doğru 1,5 m. uzunluğunda ve yaklaşık bir ton ağırlığındaki taşların hiçbir yapıştırıcı harc kullanılmadan V şeklinde birbirini sıkıştırma tekniğiyle birleştirilip binlerce yıldır yıkılmadan ayakta durması gerçekten müthiş. Saat
15.45’te aracımız ile
Deyrulzafaran Manastırı’ndan Kasımiye Medresesi’ne geçiyoruz. Mardin il merkezinin güneybatısında Mezopotamya ovasına hâkim bir
konumda bulunan, anıtsal Taç
kapısıyla Mardin’deki taş işçiliğinin
en güzel örneklerinden biri olan medresenin yapımına
13. yy.da Artuklular
döneminde başlanmış. Timur yönetimindeki Moğol akınları nedeniyle yarım kalan
medrese ancak 15. yüzyılın sonlarında 1457-1502 yılları arasında Akkoyunlu Sultanı
Kasım İbn Cihangir döneminde tamamlanabilmiş. Dilimli-kanallı kubbeler
Artuklu,
düz kubbeler Selçuklu yapısıymış. Öğrencilerin hocaların huzuruna girerken
“hürmette kusur etmemesi için başını eğsin” diye dersliklerin kapı yüksekliği
bir metre civarında yapılmış. Medresenin avlusunda, “suyun akışıyla doğumdan
ölüme kadar
geçen” insan hayatının simgelendiği çeşme havuz düzenlenmesi
bulunmakta. Rehberimiz Murat Bey’in çok güzel anlatımı ile çeşmenin hem tasavvufi
hem de bilimsel açıklamasını dinliyoruz. Akşam havuz başında gökyüzünün su
üzerindeki yansımasından faydalanılarak
astronomi eğitimleri verilmiş. Hem
dini, hem de; tıp, astronomi, matematik, kimya gibi ilmi konularda dersler
verilen Medrese, eğitim verdiği dönemlerde bölgenin en büyük eğitim
merkezlerinden biriymiş. Kasımiye
Medresesi gezimizi 16.30’da bitirerek daracık Mardin'in
taş sokaklarında
yürümeye başlıyoruz. Yukarı Mezopotamya bölgesinin en eski kadim
şehirlerinden biri olan Mardin’in tarihi M.Ö. 3000’li yıllara dayanıyormuş. Dinlerin
ve dillerin şehri olan Mardin’de Türkler, Kürtler, Süryaniler, Hristiyanlar,
Araplar ve Ezidiler’in bir arada
yaşadığı medeniyet ve hoşgörü beşiğiymiş. Bu
kültürel zenginlik kentin mimari dokusuna, kültürüne ve mutfağına da yansımış.
Camileri, medreseleri, türbeleri, kervansarayları, kilise ve manastırları yan
yana görmek mümkünmüş. Kendine has mimarisi olan Mardin’de
yapılar “katora taşı” ile inşa ediliyormuş. Mardin
katora taşı güneş ışıklarının açısı ve sıcaklığa
göre günün değişik saatlerinde sarı
ve kırmızı renklerde görünüyormuş. Üzüm
diyarı olarak bilinen Mardin üzüm ihracatında Türkiye’nin 4. sırasında yer
alıyormuş.
Mardin’e gündüz seyranlık,
gece gerdanlık deniliyormuş. Bir
evin tavanı diğer evin bahçesiymiş. Evler arasında geçişi sağlayan tünellere “abbara” deniliyormuş. Çöpler kadrolu eşekler
ile toplanıyormuş. Emekli olan eşeklere ölünceye kadar saman verilerek
bakılıyormuş. Zamanın durduğu şiirsel kentlerin başında olan Mardin
sokaklarındaki yürüyüşümüzü, Ulu Camii’nin gezilmesi, bıttım sabunu ile İstanbul
Pastanesi’nden Süryani çöreği alımından sonra gün batımında uçsuz bucaksız Mezopotamya
ovasına karşı çay-kahve içerek
sonlandırıyoruz. Aracımız ile Yeni
Mardin olarak adlandırılan Artuklu İlçesi’ndeki AZD House Hotel’e geçiyoruz. Akşam Artuklu İlçesi’nde önce Ebrar Mahalli Yemek Lokantası’nda
“Mardin Tabağı” olarak
çeşitlendirilmiş yöresel Mardin
yemekleri üzerine Sadık Künefe’de
midye baklava, künefe
ve diğer tatlı çeşitleri ile mest oluyoruz. Karnımız doyuyor, gözümüz doymuyor. Böyle
giderse mide fesadı olacağız.
Akşam kaldığımız 3 yıldızlı AZD House Hotel’e (0482 2129777-www.azdhotel.com) çok teşekkür
ediyorum. Herkese gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum. Tekrar en başta sevgili arkadaşlarım Sn. Zeki VAROL ile
Sn. Refik
KIZILATA ve çektiği çok güzel grup fotoğrafları için Sn. Ülkü SEVGİ olmak üzere
rehberimiz Sn. Murat GEZER’e ve katılımcı bütün arkadaşlara çok teşekkür ederek
etkinliğimizin ikinci günü Mardin yazımı bitiriyorum.
Sağlıkla kalın.
Ayhan YÖRÜK
Mardin fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Mardin video günlüğü görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Arkeolog Şıvan AYUS’un anlatımıyla ZERZEVAN Kalesi-1 videosunu görmek
için lütfen burayı tıklayınız.
Arkeolog Şıvan AYUS’un anlatımıyla ZERZEVAN Kalesi-2 videosunu görmek
için lütfen burayı tıklayınız.
Arkeolog Şıvan AYUS’un anlatımıyla ZERZEVAN Kalesi-3 / MITHRAEUM-Mithras Tapınağı videosunu görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Şıvan AYUS 15 Kas 2019 21:14
YanıtlaSilPaylaşımlarınızı zevkle takip ediyorum, Zerzevan ile ilgili paylaşımlar için kazı ekibi adına teşekkürlerimi sunuyorum.
Tuncay AKSEL 19 Kas 2019 14:03
YanıtlaSilBöyle güzel doğa dostu dostum olduğu için çok mutluyum.Seni zevkle izliyorum.