Yıllarca,
Ankara seyahatlerinde yanından gelip geçerken “Bir gün volkan konilerine
çıkmak, simsiyah lav göllerini görmek, üzerinde dolaşmak nasip olur mu?” diye iç
geçirirken, son 2
yılda 2 kez Kula’ya gelmek tamamen kaderin garip bir cilvesi. Bu kez
yılda 2 kez Kula’ya gelmek tamamen kaderin garip bir cilvesi. Bu kez
Olimpos Dağcılık kültür faaliyeti
olarak, Sn. İsmail KASAP rehberliğinde, 51 katılımcı
ile beraber 16-17 Nisan 2016
tarihlerin de, Yanık Ülke KULA’ya geldik. Aşağıda linkini göreceğiniz
geçen yıl ki(09-10 Mayıs 2015) gezi sonrası hazırladığım yazıda ayrıntılı bir
şekilde rengarenk daracık sokakları ve evleri, binlerce yılda yarattığımız ve
hala Kula’da yaşamaya devam eden el zanaatlarını tekrar burada anlatmak yerine,
bir yıl önceye göre yaşanan değişimden bahsedeceğim. Gördüğüm ilk değişim Kula'nın girişinde
bulunan asırlık çam ağaçlarının yol ve çevre düzenlemesi bahanesiyle kesilmesi oldu. Küçük yerleşim yerlerinde çevre düzenlemesi adı altında yapılan ilk işin ağaç kesimi olmasını, taşla betonla güzelleştirme yapılmaya çalışılmasını gerçekten anlayamıyorum. Çok yazık. Dünyamızın oluşum sürecinde,
bulunan asırlık çam ağaçlarının yol ve çevre düzenlemesi bahanesiyle kesilmesi oldu. Küçük yerleşim yerlerinde çevre düzenlemesi adı altında yapılan ilk işin ağaç kesimi olmasını, taşla betonla güzelleştirme yapılmaya çalışılmasını gerçekten anlayamıyorum. Çok yazık. Dünyamızın oluşum sürecinde,
günümüzden 1,1 Milyon yıl önce ilk
patlaması, 12 bin yıl önce de son
patlaması gerçekleşen Kula’da ki yanardağlardan Sandal Divliti’ne tahta yürüyüş yolu yapılması, Jeopark
alanı içinde ki simsiyah bazaltik lav gölünün içinde 8 km.’ye ulaşan yürüyüş yolu
açılması, derinliği 70-80 m.’yi bulan çukurlar arasında tahta köprüler yapılması, otoparklarda sönmüş bazalt kayalardan çok hoş küçük birer tuvaletin olması, çok güzel olmuş. Yapılan düzenlemeler, dünyanın sayılı, ülkemizin tek jeopark alanı olan
muhteşem coğrafyaya çok yakışmış. Kula Belediyesi önderliğinde gerçekleşen
Jeopark Alanı çevre düzenlemesi işinde emeği geçen herkese çok teşekkür
ediyorum. Sanırım önümüzde ki günlerde otoparklara soğuk sıcak içeceklerin
bulunduğu küçük otantik kafeler
yapılırsa, tahta yürüyüş yolları kenarlarında ki babalara ve halatlara
çok yaklaşılmaması ile ilgili uyarı
levhaları konursa çok daha güzel olacaktır. Birde bin bir emek ile konulmuş
bilgi levhalarına atış talimi yapılmasını, üzerinde her türlü saçma ve mermi izinin
bulunmasını anlamak mümkün değil. Bu kadar kör cahillik nasıl olur gerçekten
anlamak çok zor. M.Ö. 1. Yüzyılda yaşamış ünlü coğrafyacı Strabon’un “Yanık Ülke”
anlamında “Katakekaumene” dediği
coğrafya, tarihte “Sönmüş Volkan” fikrinin ilk uygulandığı
bölgeymiş. Buna rağmen
bölge, son 12 bin yıldır faaliyet göstermemiş olsa da, bölgenin kaplıca ve
maden sodası cenneti olmasından dolayı teknik olarak hala aktif kabul ediliyormuş. Ülkemizde çok sevilmesinden dolayı 12
farklı yerde mezarının
olduğu bilinen ünlü şair ve tasavvufçu Yunus Emre’nin
gerçek mezarının Emre Köyü’nde olma olasılığı, diğerlerine göre daha fazla.
Çünkü yanında piştiği hocası Tapduk Emre, Moğol baskısından kurtulmak için, şu
an üzerinde Carullah Bin Süleyman Camisi olan
alana dergahını ve Emre Köyü’nü
kuruyor. Konya Karaman doğumlu Yunus Emre’de 47 yıl bu Dergah’a odun taşıyor.
Ölümünde de hocası Tapduk Emre’nin ayakucuna defnedilmesini istiyor. O yüzden
Tapduk ve Yunus Emre yaşam öykülerinde anlatılanlar ile coğrafya,
dergah, türbe ve
Emre Köyü birbiriyle oldukça fazla örtüşüyor. 1547 yılında Tapduk Emre Dergahı
üzerine yapılan Carullah Bin Süleyman Camisi duvarlarındaki muhteşem resimler,
1808-1809 tarihlerinde, Anadolu’da kök boyalarıyla “Kalem işi tekniği”
kullanarak duvar
süslemesi yapan 3 ustadan biri olan, Şehzade Abdurrahman Usta’ya aitmiş. Günümüze kadar bütün güzelliği
ile gelen nakış nakış rengarenk kök boyaları ile işlenmiş hiçbiri birbirine
benzemeyen resimler, bugüne kadar hiç restorasyon görmemiş.
Dünya üzerinde duvarlarının tamamı resimlerle bezeli 2 cami varmış. Birisi Kula Emre
Köyü’nde bulunan Carullah Bin Süleyman
Camii, diğeri Makedonya Kalkandere’de bulunan Alacalı Camii. Güzel anlatımları ile bu bilgileri öğrendiğimiz
Carullah Bin Süleyman
Camisi İmamı Hatip’i Sn. Nedim YILDIZ’a ve mezarının
başında Tapduk ve Yunus Dedelerimizin hayat hikayesini anlatan 5. Göbek
türbedar torunu olduğunu söyleyen Sn. Süleyman KARAMAN’a çok teşekkür ediyorum.
Etkinliğimizin ilk gününde, yukarıda öykülerini
anlattığım Tapduk ve Yunus Emre
Türbesini, Carullah Bin Süleyman Camisini, Yörede divlit diye adlandırılan volkan konilerinden Sandal Divliti’ni, Yanık
Ülke üzüm bağları ile şarap mahsenlerini, 3 binin üzerinde 18. yüzyıl Osmanlı
Mimarisi örneklerinden ev, cami,
hamam, kiliseler ile dolu sokaklarında,
yüzyıllardan beri yaşatılan demircilik, bakırcılık, kalaycılık, keçecilik,
semercilik, leblebicilik, helvacılık vb. gibi el zanaatlarını gezip görüyoruz.
Akşam Kula Su deposu mevkii piknik alanında muhabbet ediyoruz. Etkinliğimizin
ikinci gününde ise önce Kula Divliti’ne çıkıyoruz. Sonra simsiyah Lav Gölü
içinde çok güzel hazırlanmış yürüyüş yolunda 5 km. civarında yürüyüş yapıyoruz.
Helenistik dönemden Roma dönemine kadar kullanılan Elçitepe Nekropol alanında
ki kaya mezarlarını gezdikten
sonra, peribacalarının bulunduğu Kulodokya’ya
geliyoruz. Kula’da ki lezzet durağımız Bereket Ocakbaşı Yemek Salonu’nun
getirdiği nefis ve çok hesaplı pideleri yedikten sonra, peribacalarının masalsı
ortamının da oldukça sıcak havada yukarıya kadar yürüyoruz. Daha
sonra Çakırca
Bazalt sütunlarını gezip Çakırca Köyü’nde Haç Hayırı için yapılan yemekleri
zaman yokluğundan ağzımız sulanarak yiyemeyip seyrederek biraz irmik helvası
alıp ayran içtikten sonra Emir Kaplıcaları’nda Hamam sefası yaparak
etkinliğimizi bitiriyoruz.
Daha ne olsun. Bir kez daha sevgili rehberimiz Sn.
İsmail KASAP’a, 2 gün boyunca yürümekten ve gezmekten çok bizleri, güldürmekten
yoran neşe kaynağımız Sn Fatih KUTLUER’e, nefis pide ve
yemeklerinin yanında
çok hesaplı fiyatları ile Bereket Ocakbaşı Yemek Salonu’na ve kaptanımız Sn.
Haydar ER’e çok ama çok teşekkür ediyorum.
Sağlıkla
kalın.
Ayhan YÖRÜK
- Geçen yıl 09-10 Mayıs
2015 tarihlerinde Sn. İsmail KASAP ile gezdiğimiz Yanık Ülke KULA hakkında
hazırladığım yazı, fotoğraf ve video için lütfen burayı tıklayınız.
- Bu etkinliğin fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.
- Bu etkinliğin video günlüğünü görmek için lütfen burayı tıklayınız.
- Bu etkinliğin video günlüğünü görmek için lütfen burayı tıklayınız.
- 5. Göbek
türbedar torunu olduğunu söyleyen Sn. Süleyman
KARAMAN anlatımıyla Tapduk ve Yunus
Emre yaşam öyküsü videosunu görmek için lütfen burayı tıklayınız.
- Carullah Bin
Süleyman Camisi İmamı Hatipi Sn. Nedim
YILDIZ anlatımıyla Carullah Bin
Süleyman Camisi duvar resimleri, Tapduk Emre Dergahı ve Yunus Emre yaşam öyküsünü videosunu
görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Eline sağlık çok güze
YanıtlaSilOlmuş Sevgili Ayhan Abim .
Teşekkürler
YanıtlaSilTimukan KARACA 26 Nisan 2016 11:55
YanıtlaSilHarika olmus emeklerinize saglik Ayhan bey ..
Pınar RELLO 26 Nisan 2016 12:23
YanıtlaSilAyhan bey , elinize yüreğinize sağlık , bizler için çok değerli arşivlere emek verdiğiniz için çok teşekkür ederiz