Kendisine bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Fethiye’den bay kahkahamız Sn. Yusuf ÇİLENGİR
Bey’de bize katılınca ekibimiz tam oldu. 2 Günlük etkinlik süresince Kalkan, Bezirgan, Sarıbelen, Gökçeören, Phellos, Çukurbağ ve Kaş rotasında yaklaşık 55 km. yürüyüş yaptık. Faaliyetin 1. gününe (17.04.2010), Tlos
Yakapark’ta muhteşem bir doğada, şırıl şırıl sular içinde, alabalıkları kedi gibi severek, gözleme ve çay ile kahvaltı yaparak başladık. Daha sonra antik dönemde her türlü sporun yapılabildiği, kaya-lahit mezarları ve stadyumu ile çok güzel bir Likya kenti olan, Tlos Antik Kenti'ni gezdik. Saat 09.30 sıralarında Kalkan Kümbet’den,
üzeri 18.00 -19.00’da yola çıkacak şekilde düzenlemeli. Böylece pansiyon veya çadırda dinlendikten sonra etkinliğe başlama imkânı doğar. Dinlenmiş zinde bir vücut ile yapılan bir faaliyet hem daha keyifli olur, hem de kaza, rahatsızlanma riskini en aza indirir. Likya 2. etabı yürüyüşünde de, Likya 3. etabı yürüyüşünde de, birinci günler
biraz sıkıntılı, akşam dinlenmesinin ve duşun ardından, 2 günler ise çok keyifli geçti. Kalkan’dan Bezirgan Yaylası'na kadar olan bölüm oldukça dik. Deniz seviyesinden yaklaşık 600-700 metre kadar yükseliyor. Yükseldikçe Kalkan’ın ve önündeki adaların yukarıdan manzarası ise çok güzel. Bezirgan Yaylası tam bir dağ platosu.
Dağların arasında çanak gibi. Karların erimesi yada yoğun yağmurlarda yaylanın göle dönmemesi için Romalılar döneminde açılan tahliye kanalı halen işine devam ediyor. Güzergahın bazı bölümleri çarşak. Bezirgan yaylasında bulunan bu bölgeye has tahıl ambarları, Karadeniz bölgesinde ki serenderler gibi dört ayak
üzerinde değil. Lahit mezar tarzında ahşap, toprağa yakın bir şekilde yapılmış. 1950'li yıllara kadar ürünler buralarda depolanmış ve mal değişimleri yapılmış. Yaylada asırlık çınarların altında birkaç tane köşk var. Bizlerde bunlardan birisinde öğle dinlenmesini yaptık. Yayla sakinleri bizleri çok sıcak bir şekilde karşıladılar. Mehmet Ali Ağabey
bizlere çay, zeytin, domates, yufka ekmeği ikram etti. Saat 17.00 sıralarında Sn. Hüseyin DAĞLI’nın evinde otlu gözleme, ayran ve çay ilaç gibi geldi. Hüseyin Ağabey’i, rehberimiz Sn. Zeki VAROL’un bizleri fırçaladığı (Large’lığımızdan ötürü) geniş düzlükte görmüştük. Hüseyin Ağabey'in eşi, oğlu, gelini ve torunu sımsıcak gülen gözleri ile bizler
için ne yapacaklarını bilemediler. Bu güzel insanların hepsine çok teşekkür ediyorum. Gün sonunda Gül pansiyonun teras katında panoromik Kalkan manzarası eşliğinde dinlenmek çok güzeldi. Faliyetin 2. gününde (18.04.2010) Gökçeören, Phellos, Çukurbağ, Kaş arasını yürüdük. Yürüdüğümüz etap yaklaşık 30 km.
civarında olmasına rağmen, çam ve sandal ağaçları içinde, bazen dere kenarında, yemyeşil kırlar, çiçekli yollar ve kır çiçekleri kokuları arasında çok güzel bir yürüyüş yolu. Gökçeören ile Çukurbağ arasındaki etap gerçekten muhteşem. Çukurbağ köyündeki dostlarımız Sn. Ayşe Hn. ve eşine yardımlarından dolayı çok teşekkür
ederim. Bu güzergahta bolca çeşme olması da sıcak havalarda .insanı çok rahatlatıyor. Yürüyüşün sonuna doğru Kaş’ı, Meis ve diğer adaları, Uluburun batığının bulunduğu bölgeyi, Çukurbağ yarımadasını, Gökçeören Köyü’nün koca bir şehir haline gelmiş Gökseki Mah.’ni yukarıdan görmek tüm yorgunluğumuzu unutturdu.
Gerçekten müthiş bir manzara. Kaş’a giden herkese yukarıdan bu manzarayı görmelerini özellikle tavsiye ederim. Çukurbağ Köyü'ne doğru gelirken arkamızda yürüyen Sn. İsmail NEZİROĞLU, yanındaki arkadaşına özetle; “Bizlerin böyle cennet yerleri görmesini sağlayan Zirve Dağcılıktan ve Zeki Bey'den Allah razı olsun." sözlerine kulak
misafiri oldum. Bu olay bana, bir şeylere vesile olmanın mutluluğunu, hazzını bir kez daha yaşattı. Ben de hem kendisine, hem de klübe gönüllü olarak emeği geçen herkese bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Günün sonunda Kalkan Akçagerme Beaçh plajında deniz sefası ise harikaydı. Tam şortumu giymeye giderken sevgili
rehberimiz Sn. Zeki Bey’in “Deniz sefası sadece 20 dk.demesi!” beni bu zevkten alıkoydu. Bende sadece ayaklarımı sokabildim. Deniz sefasından sonra Kaputaj Plajını arabadan seyrederek İzmir’e dönüşe geçtik. Bu etkinliğin sonundaki lezzet durağımız ise Muğla Ortaca’da bulunan Toprakana Restaurant. (0 252 2829385 – Muğla Fethiye Çevre Yolu Üzeri – ORTACA –
www.toprakanarestaurant.com) Ahşap kapalı mekanının ortasında kocaman bir soba gürül gürül yanıyor. Bahçesi ise ağaçlar, çiçekler, yapay dere ve etrafındaki portakal bahçeleri ile cenneti andırıyor. Burada hazırlanan tüm yemekler, kendi organik bahçelerinde doğal gübre ile yetiştirilen sebze ve meyvelerden yapılıyormuş. Kendi
bahçelerinde yetiştirdikleri Hicaz narının suyu ise gerçekten çok güzel. Hicaz Narı ekşisi ile tatlısı birbirine eşit mayhoş bir tada sahip. Yaklaşık 10 saatte fırında pişen süt oğlağı veya süt kuzusu tandır ise muhteşem. (Porsiyon 18.00 TL.) Et kemikten kendiliğinden sıyrılıyor. Izgaralar 10 TL. Kabak tatlısı ise benim damak keyfime hitap etmedi.
Mükemmel rehberliği ve organizasyonu ile rüya gibi iki gün geçirmemizi sağlayan Sn. Zeki VAROL’a birkez daha çok ama çok teşekkür ediyorum. Bu vesile ile herkese canı gönülden yardıma koşan Sn. Necdet (Neco) KARA ile Sn. Selahattin (Selo) YURTSUZ'ada çok teşekkür ediyorum.
Sağlıkla kalın.
Ayhan YÖRÜK
LİKYA YOLU (LYCIAN WAY) - 3. Etabı - KALKAN-KAŞ arası fotoğraflarına bakmak isterseniz lütfen burayı tıklayınız.
Ayhan Bey,
YanıtlaSilEllerine saglik.
-Adil
SAYIN DOĞA TUTKUNU;
YanıtlaSilDİLERİM...SENEYE BERABER YÜRÜRÜZ...
http://www.dogaylabasbasa.blogspot.com/
Görüşmek dileğiyle...