düşünüyorsunuzdur? O da değil. Burası Likya Yolu’nun
Kumluca-Karaöz-Melanippe (Korsan)
Koyu-Gelidonya (Taşlık Burnu) Feneri-Adrasan-Olimpos-Çıralı-Yanartaş rotası. 02-03 Şubat 2013 tarihlerinde Sn. Zeki VAROL rehberliğinde ikinci kez yürüdüğüm yaklaşık 45 km.lik mükemmel bir yürüyüş yeri.
Koyu-Gelidonya (Taşlık Burnu) Feneri-Adrasan-Olimpos-Çıralı-Yanartaş rotası. 02-03 Şubat 2013 tarihlerinde Sn. Zeki VAROL rehberliğinde ikinci kez yürüdüğüm yaklaşık 45 km.lik mükemmel bir yürüyüş yeri.
Diğer etaplardaki jilet gibi keskin taşlar
burada yok denecek kadar az. Rotanın tamamı orman içi patikası. Etabın tamamı
asırlık çam ormanları ile kıpkırmızı sandal ormanları içinde. Sandal ağaçları
resmen bir cangıl oluşturmuş. Taşların her tarafı yosunlar ile kaplı. Gökyüzü çok
az yerden görünüyor. Birkaç defa dere geçiliyor.
Birkaç yerde çeşme bulunuyor. Çok dik iniş ve çıkışları bulunmadığı
için çok zorlu değil. Kumluca Karaöz’den saat 08.30 sıralarında başlayan
yürüyüşümüzde ilk molamız Melanippe (Korsan) Koyu. Yaklaşık bir saatte gelmişiz.
Tablo gibi, ismine çok yakışan bu güzel koyda 15 dakika kadar mola veriyoruz. Bu sefer
denize giren yok. 09.45 Gibi tekrar
yürümeye başlıyoruz. Hedef cennet ülkemizin en güneyinde, Kıbrıs’ın tam karşısında
bulunan, 227 m. yüksekliği ile Ülkemizin deniz seviyesinden en yüksek deniz
feneri olan, çok güzel manzaralı Gelidonya (Taşlık Burnu)
Feneri. Burası ters
rüzgar ve akıntıları sebebiyle antik dönemde birçok gemiye mezar olmuş, onlarca
batığın bulunduğu bir alan. Buradan çıkarılan 3.300 yıllık Finike batığı halen
Bodrum Su Altı Müzesi'nde sergilenmekte. Yaklaşık 1,15 kadar
sonra 11.00 sıralarında Gelidonya (Taşlık) Burnu Feneri'ne ulaşıyoruz.
15 Dakika kadar Beşadalar (Deveboynu) olarak
adlandırılan ıssız adalar topluluğu ile muhteşem manzarayı seyrettikten sonra 11.15 sıralarında tekrar yürümeyee başlıyoruz. Muhteşem manzaralar eşliğinde, çam
ağaçları gölgesinde devam eden ilk günkü yürüyüşümüz 16.15 sularında Adrasan
Körfezi'ne ulaşarak bitiyor.
Bazı arkadaşlar denize giriyor bizler ise kenarda
soğuk bira ile yorgunluk atıyoruz. Bir saat kadar plajın, denizin, manzaranın
keyfini çıkardıktan sonra, yaklaşık 1 km. uzaklıktaki Akdeniz Üniversitesi
Eğt. ve Din.Tesisleri'ne yürüyoruz. İlk gün otobüs yolculuğu sonunda direkt
yürüyüşe başlamanın getirdiği yorgunluktan dolayı
saat 21.00 – 22.00 arasında
herkes dinlenmeye çekiliyor. İkinci gün (03.02.2013) sabah kahvaltısı saat 06.30 –
07.00 arasında yapıyoruz. Tesisden ayrılış, eşyaların arabaya yerleştirilmesi derken ancak saat
08.00 sıralarında yürüyüşe başlayabiliyoruz. 36 Kişi olmamıza rağmen tüm
katılımcılar gayet disiplinli. Bugün hava
bulutlu. Yağmurluklarımızı yanımıza
alıyoruz ama yağmur hiç yağmıyor. Hatta öğleden sonra güneş bile açıyor.
Bugünkü rotamız tek kelimeyle muhteşem. Yemyeşil çiçekler açmış bir doğada, asırlık çam ağaçlarının arasındaki
patikalarda, yaprakları ile gökyüzünü
kapatmış kıpkırmızı, kaslı insan vücudunu andırır
gövdeleriyle, oldukça büyük sandal
ağaçları cangılının içinde, dere şırıltıları eşliğindeki yürüyüşümüz,
tanrıların dağı Olimpos’un ilk kurulduğu yere kadar devam ediyor. Yaklaşık 3 saatte buraya varabilmişiz. Her yeri sis kapladığı için ilk Olimpos’un
kalıntıları uzaktan görülmüyor. Zeki Bey'den ilk Olimpos’un burada kurulduğu,
şimdi Olimpos olarak bilinen deniz kıyısındaki yerin o zaman
Korikos olduğu, Dünyadaki toplam 7 Olimpos Dağı'nın 5 tanesinin Ülkemizde
bulunduğunu öğreniyoruz. Bunlar; 1-Antalya Olimpos (Tahtalı) Dağı, 2-İzmir Nif Dağı, 3-Manisa
Spil Dağı, 4-Kaz Dağları, 5-Bursa Uludağ, 6-Yunanistan Olympos Dağı ve 7-İtalya.
İsteyen
arkadaşlar sisler altında dahada egzotik olan Olimpos Dağı’ndaki kalıntıları
görmeye giderken ben ve birkaç arkadaş burada mola veriyoruz. Ateş yakıyoruz. Bir
saat kadar öğle molasından sonra 12.00 civarında tekrar yürümeye başlıyoruz. Tam bir cangılın içinde sürekli iniş yapıyoruz. Saat 14.30 civarında botlarımızı çıkarıp
Olimpos (Akçay) Çayı'nı geçiyoruz. Birazda Olimpos
Antik Şehri'ni gezdikten sonra 14.50'de Olimpos Sahili'ne yayılıyoruz.
Biraz dinlenip 15.10'da Çıralı’ya doğru yürümeye başlıyoruz. Ben ve
sevgili İsmail Ragıp Bey botlarımızı tekrar çıkarıp deniz kenarında,
sahile yayılan bembeyaz dalgaların köpükleri arasında uzun bir süre yürüyor, nostaljik
takılıyoruz. İri taştan oluşan kumlar ayak tabanımıza masaj yapıyor. Deniz suyu
ayaklarımıza çok iyi geliyor. Çıralı Çayı yakınlarında botlarımızı tekrar giyip
otobüse doğru yürüyoruz. Bu sefer dereyi geçmeden kıyısından yürüyerek saat
15.30 sularında otobüse varıyoruz. 2 Km.lik asfalt yolu yürümeyip otobüs ile
Yanartaş girişine kadar gidiyoruz. 1 Km.’lik yüksek basamak düzeni ile kötü
düzenlenmiş Yanartaş yolunu yürüyerek 16.10'da, tanrıların sönmeyen
ateşi Yanartaş’a (Chimera)
varıyoruz. Binlerce yıldır sönmeden yanan tanrıların alevlerinde yaptığımız sucuk şarap partisi şenliğimiz ile tanrıları kutsayıp
saat 17.00 civarında inişe geçiyoruz. Otobüsümüz 17.30 sularında İzmir’e
doğru hareket ettiğinde çok güzel bir Likya rüyasından daha
uyanıyoruz. Elmalı
İlçesi’nde Sultan Sofrası (0 242 6186464) lokantasında akşam yemeğimizi yiyerek yola devam edip
saat 02.00 sularında İzmir’e varıyoruz.
Sevgili Zeki Varol’a bir kez daha çok
ama çok teşekkür ediyorum.
Sağlıkla kalın.
Ayhan YÖRÜK
2) Sevgili
Zeki VAROL’un Olimpos Dağı efsaneleri ile ilgili anlatım videosunu görmek için
lütfen burayı tıklayınız.
3) Sevgili
Kamuran GACENER’in yanlışlıkla çektiği Yanartaş videosunu görmek için lütfen
burayı tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder