1 Aralık 2009 Salı

LİKYA YOLU (LYCIAN WAY) - 6. Etabı – KUMLUCA-OLİMPOS-ÇIRALI Arası - (2. Yürüyüş)

Asırlık çam ağaçları ile kıpkırmızı sandal ağaçları cangılının içinde, şırıl şırıl akan derelerin su sesleriyle yemyeşil bir doğada çiçekler eşliğinde yürümek. Sanki güzel bir rüya anlatıyor gibiyim değil mi? Ama rüya değil gerçek. Herhalde burası Karadeniz'de bir yerdir diye
düşünüyorsunuzdur? O da değil. Burası Likya Yolu’nun Kumluca-Karaöz-Melanippe (Korsan)
Koyu-Gelidonya (Taşlık Burnu) Feneri-Adrasan-Olimpos-Çıralı-Yanartaş rotası. 02-03 Şubat 2013 tarihlerinde Sn. Zeki VAROL rehberliğinde ikinci kez yürüdüğüm yaklaşık 45 km.lik mükemmel bir yürüyüş yeri. 
Diğer etaplardaki jilet gibi keskin taşlar burada yok denecek kadar az. Rotanın tamamı orman içi patikası. Etabın tamamı asırlık çam ormanları ile kıpkırmızı sandal ormanları içinde. Sandal ağaçları resmen bir cangıl oluşturmuş. Taşların her tarafı yosunlar ile kaplı. Gökyüzü çok az yerden görünüyor. Birkaç defa dere geçiliyor. 
Birkaç yerde çeşme bulunuyor. Çok dik iniş ve çıkışları bulunmadığı için çok zorlu değil. Kumluca Karaöz’den saat 08.30 sıralarında başlayan yürüyüşümüzde ilk molamız Melanippe (Korsan) Koyu. Yaklaşık bir saatte gelmişiz. Tablo gibi, ismine çok yakışan bu güzel koyda 15 dakika kadar mola veriyoruz. Bu sefer 
denize giren yok. 09.45 Gibi tekrar yürümeye başlıyoruz. Hedef cennet ülkemizin en güneyinde, Kıbrıs’ın tam karşısında bulunan, 227 m. yüksekliği ile Ülkemizin deniz seviyesinden en yüksek deniz feneri olan, çok güzel manzaralı Gelidonya (Taşlık Burnu) 
Feneri. Burası ters rüzgar ve akıntıları sebebiyle antik dönemde birçok gemiye mezar olmuş, onlarca batığın bulunduğu bir alan. Buradan çıkarılan 3.300 yıllık Finike batığı halen Bodrum Su Altı Müzesi'nde sergilenmekte. Yaklaşık 1,15 kadar sonra 11.00 sıralarında Gelidonya (Taşlık) Burnu Feneri'ne ulaşıyoruz.  
15 Dakika kadar Beşadalar (Deveboynu) olarak adlandırılan ıssız adalar topluluğu ile muhteşem manzarayı seyrettikten sonra 11.15 sıralarında tekrar yürümeyee başlıyoruz. Muhteşem manzaralar eşliğinde, çam ağaçları gölgesinde devam eden ilk günkü yürüyüşümüz 16.15 sularında Adrasan Körfezi'ne ulaşarak bitiyor. 
Bazı arkadaşlar denize giriyor bizler ise kenarda soğuk bira ile yorgunluk atıyoruz. Bir saat kadar plajın, denizin, manzaranın keyfini çıkardıktan sonra, yaklaşık 1 km. uzaklıktaki Akdeniz Üniversitesi Eğt. ve Din.Tesisleri'ne yürüyoruz. İlk gün otobüs yolculuğu sonunda direkt yürüyüşe başlamanın getirdiği yorgunluktan dolayı 
saat 21.00 – 22.00 arasında herkes dinlenmeye çekiliyor. İkinci gün (03.02.2013) sabah kahvaltısı saat 06.30 – 07.00 arasında yapıyoruz. Tesisden ayrılış, eşyaların arabaya yerleştirilmesi derken ancak saat 08.00 sıralarında yürüyüşe başlayabiliyoruz. 36 Kişi olmamıza rağmen tüm katılımcılar gayet disiplinli. Bugün hava
bulutlu. Yağmurluklarımızı yanımıza alıyoruz ama yağmur hiç yağmıyor. Hatta öğleden sonra güneş bile açıyor. Bugünkü rotamız tek kelimeyle muhteşem. Yemyeşil çiçekler açmış bir doğada,  asırlık çam ağaçlarının arasındaki patikalarda, yaprakları ile gökyüzünü kapatmış kıpkırmızı, kaslı insan vücudunu andırır 
gövdeleriyle, oldukça büyük sandal ağaçları cangılının içinde, dere şırıltıları eşliğindeki yürüyüşümüz, tanrıların dağı Olimpos’un ilk kurulduğu yere kadar devam ediyor. Yaklaşık 3 saatte buraya varabilmişiz. Her yeri sis kapladığı için ilk Olimpos’un kalıntıları uzaktan görülmüyor. Zeki Bey'den ilk Olimpos’un burada kurulduğu,
şimdi Olimpos olarak bilinen deniz kıyısındaki yerin o zaman Korikos olduğu, Dünyadaki toplam 7 Olimpos Dağı'nın 5 tanesinin Ülkemizde bulunduğunu öğreniyoruz. Bunlar; 1-Antalya Olimpos (Tahtalı) Dağı, 2-İzmir Nif Dağı, 3-Manisa Spil Dağı, 4-Kaz Dağları, 5-Bursa Uludağ, 6-Yunanistan Olympos Dağı ve 7-İtalya. 
İsteyen arkadaşlar sisler altında dahada egzotik olan Olimpos Dağı’ndaki kalıntıları görmeye giderken ben ve birkaç arkadaş burada mola veriyoruz. Ateş yakıyoruz. Bir saat kadar öğle molasından sonra 12.00 civarında tekrar yürümeye başlıyoruz. Tam bir cangılın içinde sürekli iniş yapıyoruz. Saat 14.30 civarında botlarımızı çıkarıp 
Olimpos (Akçay) Çayı'nı geçiyoruz. Birazda Olimpos Antik Şehri'ni gezdikten sonra 14.50'de Olimpos Sahili'ne yayılıyoruz. Biraz dinlenip 15.10'da Çıralı’ya doğru yürümeye başlıyoruz. Ben ve sevgili İsmail Ragıp Bey botlarımızı tekrar çıkarıp deniz kenarında, 
sahile yayılan bembeyaz dalgaların köpükleri arasında uzun bir süre yürüyor, nostaljik takılıyoruz. İri taştan oluşan kumlar ayak tabanımıza masaj yapıyor. Deniz suyu ayaklarımıza çok iyi geliyor. Çıralı Çayı yakınlarında botlarımızı tekrar giyip otobüse doğru yürüyoruz. Bu sefer dereyi geçmeden kıyısından yürüyerek saat 
15.30 sularında otobüse varıyoruz. 2 Km.lik asfalt yolu yürümeyip otobüs ile Yanartaş girişine kadar gidiyoruz. 1 Km.’lik yüksek basamak düzeni ile kötü düzenlenmiş Yanartaş yolunu yürüyerek 16.10'da, tanrıların sönmeyen ateşi Yanartaş’a (Chimera
varıyoruz. Binlerce yıldır sönmeden yanan tanrıların alevlerinde yaptığımız sucuk şarap partisi şenliğimiz ile tanrıları kutsayıp saat 17.00 civarında inişe geçiyoruz. Otobüsümüz 17.30 sularında İzmir’e doğru hareket ettiğinde çok güzel bir Likya rüyasından daha 
uyanıyoruz. Elmalı İlçesi’nde Sultan Sofrası (0 242 6186464) lokantasında akşam yemeğimizi yiyerek yola devam edip saat 02.00 sularında İzmir’e varıyoruz. 
Sevgili Zeki Varol’a bir kez daha çok ama çok teşekkür ediyorum.
Sağlıkla kalın.
Ayhan YÖRÜK


1)      Etkinlik fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.

2)      Sevgili Zeki VAROL’un Olimpos Dağı efsaneleri ile ilgili anlatım videosunu görmek için lütfen burayı tıklayınız. 

3)      Sevgili Kamuran GACENER’in yanlışlıkla çektiği Yanartaş videosunu görmek için lütfen burayı tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder