Arkadaşlarımın
daha önce yürüdüğü, benim ise katılamadığım Demre-Köşgerler-Belören-Alakilise-Bolan-Belos-Finike etabını, nihayet 19-20 Nisan
2014 tarihlerinde yürüyebildim. Sn. Zeki VAROL rehberliğinde 22 arkadaş ile
yürüdüğümüz, Demre-Finike
etabı ile toplam 509 km.lik Likya Yolu’nun tamamını 7 etapta yürüyerek bitirmiş oldum. Bu
arada Kaş, Üçağız, Kekova, Kumluca, Gelidonya Feneri, Olimpos, Çıralı Yanartaş etaplarını 2'şer defa yürüdüm. Dünyanın en güzel 10 yürüyüş rotasından biri kabul edilen
arada Kaş, Üçağız, Kekova, Kumluca, Gelidonya Feneri, Olimpos, Çıralı Yanartaş etaplarını 2'şer defa yürüdüm. Dünyanın en güzel 10 yürüyüş rotasından biri kabul edilen
ışık ve aydınlığın ülkesi Likya Yolu’nun tamamını yürüyebilmiş olmaktan dolayı çok ama çok mutluyum. Bilge
rehberimiz Sn. Zeki VAROL'a ne kadar teşekkür etsem azdır. Etkinliğimiz 19
Nisan akşamı Aydın otoyolundaki benzincide Birol arkadaşımızın yaş
gününü kutlayarak başladı. Sevgili Birol’a sevdikleri ile beraber
sağlıklı,
huzurlu uzun ömürler diliyorum. Sabah 07.30 sularında Demre’ye ulaştıktan sonra,
08.30’a kadar önce Nur Pastanesi'nde kahvaltı, sonra Bizans dönemi kilisesi olan
Demre Noel Baba Müzesi gezisi, daha sonra da akşam kamp için alışverişlerimizi
yaparak 09.00 sıralarında yürüyüşümüze başladık. Likya dönemi kaya mezarları
ile Roma dönemi tiyatrosu iç içe olan Myra Ören Yeri’ni saat 10.00’a kadar gezdikten
sonra, asfalt yol üzerinde keyifsiz bir şekilde Köşkerler Köyü’ne kadar devam
eden
yürüyüşümüz, saat 11.00 sıralarında yöre halkının gavur yolu dediği likyalıların taş döşeli patikalarına girişimiz
ile çok keyifli bir hal aldı. Deniz seviyesinden zikzaklar çize çize dik kaya
duvarında yükselmeye başlıyoruz. Yükseldikçe manzara muhteşem bir hal alıyor.
Demre ovası artık sera ovası olmuş. Pırıl pırıl Akdeniz güneşi
altında,
yemyeşil bir doğada, rengarenk çiçeklerin, zeytin, sandal, çam ve meşe ağaçlarının
arasında devam eden yürüyüşümüz, yaklaşık 700 m. yükseklikteki
Belören (Balören) Köyü’ne kadar devam ediyor. Saat 13.00 civarı olmuş. Yarım
saat kadar mola
veriyoruz. Bir şeyler atıştırıyoruz. Kamp yüklerimizi traktöre
verip kamp yerimiz olan Alakilise’ye doğru tekrar yürüyüşümüze başlıyoruz. Pırıl
pırıl güneşli hava kararmaya, yerini siyah bulutlara bırakmaya başlıyor. Sonra
da biraz atıştırmaya başlıyor. Sanki yağmur tanrısı Poseidon bize hoş geldin diyor. Yağmurluklarımızı
giyiyoruz. Ara ara kısa süreli sis basıyor. Sonra
tekrar güneş açıyor. Tam nisan-bahar havası. Saat 15.45 sıralarında yaklaşık
850-860 M. yükseklikte, sadece bir duvarı ayakta kalmış harabe halindeki Alakilise’ye
veya Cebrail Kilise’ye varıyoruz. Ön duvarının kuzeybatı tarafında iç kısma yazılmış, 812 yılına tarihlenen eski
yunanca yazıttan bu kilisenin Baş Melek
Cebrail’e adanmış olduğu ve 9. yüzyıl başlarında onarım gördüğü anlaşılmaktaymış.
Yazıtta; “Baş melek Aziz Cebrail’in
mukaddes mabedinin onarımı gerçekleşti (yeniden kutsandı). yazıyormuş. (Kaynak: http://www.saintnicholasway.com/tr/works-view/alakilise-vadi/).
Kilise yıkıntılarının biraz üst
tarafına kampımızı atıyoruz. Artık keyif zamanı. Önce çadırlarımızı kuruyoruz.
Cumhur Bey’le güzel bir ocak yapıyoruz. Başta Kemal Bey olmak üzere arkadaşlar
odun topluyorlar. Sonunda ocağımız tütmeye başlıyor. Yemekler yeniyor.
Çaylar demleniyor. Akşam pırıl pırıl gökyüzünün, milyonlarca yıldızın altında, ateşin
etrafında çaylar içiliyor, sohbet devam ediyor. Hava da soğudukça soğuyor.
Sonuçta saat 22.00 sıralarında büyük çoğunluk çadırlara yatmaya çekiliyor.
Sabah 06.00’da kalkılacak. Çadırlar
toplanıp kahvaltıdan sonra 07.30 sıralarında yürüyüşe başlanacak. Önce güneş, sonra sis ve yağmur, daha sonra
tekrar güneş, en sonunda ocak başında ateş ve muhabbetin ardından soğuk gecede yorgun
vücutlarımızın kükremeleri eşliğinde uykuya dalmaya
çalışıyorum. Başlangıçtaki asfalt yol hariç mükemmel
bir parkur. Yaklaşık 12-13 km. Deniz seviyesinden 850-860 m.lere çıkılıyor.
Demre manzarası muhteşem. Sarnıçlarda biriken yağmur suları dışında su yok. Patika üzerinde bolca oynar taş olduğundan
ayak burkulmalarına karşı dikkatli olunmalı.
20 Nisan
sabahı 06.00’da sıcacık uyku tulumunun içinden çıkmak tam bir işkence. Ama
yapılacak çok iş var. Çadırdan çıktığımda Kemal ile Cumhur Bey’ler ateşi yakıp
çay suyunu bile kaynatmışlar. Tek kelimeyle helal olsun. Biraz ateşte
ısındıktan sonra çadırımı
toplayıp, Şennur-Birol restoranda Recep Bey’in
börekleri ile kahvaltımı yapıyorum. Kamp yüklerimizi traktöre koyuyoruz ama
köylü ortalıkta yok. Saat 08.00’e doğru geliyor ve bizlerde biraz gecikmeyle yürüyüşe
başlıyoruz. Önce kısa meşelikler, sonra sandal ve çam ormanları en sonunda da muhteşem doğal Toros Sediri
(Taurus Ceedar) ormanı içinde oldukça dik bir
şekilde yükselerek yürüyüşümüz devam ediyor. 1.600 M.lerde 10 dakika kadar
mola veriyoruz. Toros Sediri ormanı koruma altına alınmış, tel örgü ile
çevrilmiş. Asırlık sakallı sedir ağaçları katran ağacı olarak ta
tanınmakta ve
Lübnan bayrağında da bulunmakta. Ülkemizde 1.000 yaşında, 2 m. çap, 40 m. boyunda anıt örnekler varmış. Moladan sonra daha yatay bir şekilde asırlık Sedir
ve Ardıç ağaçlarının arasında, yemyeşil bir doğada 1.800 m.lere kadar
yükselmeye
devam ediyoruz. Geçen sene aynı tarihlerde burayı yürüyen
arkadaşlar, bu bölgeyi kar üzerinde geçmişler. Bu sene hiç yok. Belkide o
yüzden birçok Ardıç ağacı kurumuş ve kesilmiş. Yatık Ardıç mevkiinde 1.800’lü
metrelerde çok güzel bir patikada yatay bir şekilde yürüyüşümüz uzunca devam
ediyor. Bulutlar bir alçalıyor,
bir yükseliyor. Kuş sesine doyuyoruz. Sanki bütün kuşlar en güzel şarkılarını bizlere şakıyorlar. Tam bir bahar. Demre ve Finike manzaraları ise muhteşem. Rüzgar buralarda oldukça serin esiyor. Saat 12.45 sularında Bolan Yaylası’na yakın bir noktada öğlen molası veriyoruz. Finike manzarası tek kelimeyle harika.
13.20 sıralarında tekrar yürüyüşe
başlıyoruz. Bolan Yaylası’nın içinden geçiyoruz. Asırlık 20-30 m.lik çam
ağaçları içinde çok güzel bir yayla olan Bolan Yaylası’nda da su yok.
Sarnıçların etrafına yayılmış naylonlar ile gece gündüz sıcaklık farkından oluşan
kırağıyı sağarak su toplanmaya çalışılıyor. Koruma altında olması
sebebiyle yapılaşmaya izin verilmemiş. Bu sayede beton kirliliğinden kurtulmuş.
Sadece etrafı naylon ile kapatılmış ağaç evler var. Her çıkışın bir inişi var
misali çok güzel çam ormanları içinde artık iniş
yapıyoruz. 15.30 Sıralarında
vardığımız Belos Antik Kenti'nde muhteşem Demre ve Beymelek Dalyanı manzarası
eşliğinde 10-15 dakika mola veriyoruz. Muhteşem üçlümüz Bahadır, Cumhur ve Metin’in
birbirlerine olan takılmaları bizleri kırıp geçiriyor. 15.45 sıralarında
yürüyüşümüzün son etabına başlıyoruz. Yumuşak bir
eğim ile çok güzel manzaralar
eşliğinde devam eden yürüyüşümüz kaptanımız Yılmaz Bey sayesinde 4-5 km. erken
bitiyor. Bekleme yerini yanlış anlayınca bizleri daha yukarıda karşılıyor. Bu
sayede 29 km. yerine 25 km. yürüyerek etkinliğimizi saat 17.00'de bitiriyoruz.
Kaptanımız Yılmaz Bey’in kıyağı sayesinde yorgun bedenlerimizi Gök
Liman Koyu’nda, Finike’nin buz gibi denizine bırakıyoruz. Su o kadar soğuk ki
nefesim kesiliyor. Ama tuzlu soğuk su 2 günlük faaliyetten sonra çok iyi
geliyor. Burada da tatlı su olmadığından duş alamadan giyinip İzmir’e yola
çıkıyoruz. Etkinlik final yemeğimizi
Elmalı Şen Kebap Salonu’nda yiyoruz.(0 242
6181652-0 533 4631989) (Şiş köfte+Piyaz+Salata+Tatlı+Ayran=12.00TL.) 850
M.den 1.800 m.ye oldukça dik 29 km.lik bu parkurda da sarnıçlarda biriken
yağmur ve çiğ suları dışında hiç su yok. Patika üzerinde bolca oynar taş olduğundan ayak burkulmalarına karşı dikkatli
olunmalı. Bu etapta Demre ve Finike manzaraları gerçekten muhteşem. Başta sevgili
rehberimiz Zeki VAROL olmak üzere, can simidimiz Kemal TIRPAN ile
paylaşımcı 22 arkadaşıma ve kaptanımız Yılmaz Bey’e çok teşekkür ediyorum.
Sağlıkla
kalın.
Ayhan
YÖRÜK
Bu
etkinliğin fotoğraflarını görmek
için lütfen burayı tıklayınız.
Bu
etkinliğin videosunu görmek için
lütfen burayı tıklayınız.
Merhaba Ayhan,
YanıtlaSilBu video işinde iyice ustalaştın, tebrik ederim. İlk türküden sonraki boşluktaki kuzu melemesi harika..
Etkinliğiniz çok güzel geçmiş, Likya Yolu etkinliklerinin finali olmuş adeta. İmrenerek izledim.
Fotoğraf ve video paylaşımlarınla bizleri de oralara götürdüğün için teşekkür ederim.
Canan BAKLAN 28 Nisan 2014 21:45
YanıtlaSilEtapla ilgili bilgi ve dökümanlarınızı bizimle paylaştığınız ve bunun için ciddi zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Keşke daha fazla zaman ayırıp Likya yolunada katılabilseydim diye düşündüm :( Umarım bir gün bu da gerçekleşir.Sağlık ve mutlulukla kalın...