29 Temmuz 2016 Cuma

ALADAĞLAR Etkinliği - 25-29 HAZİRAN 2016

6 Yıl aradan sonra tekrar Ülkemiz dağcılığının kalbi Aladağlar’dayım. Bu sefer katılımcı 14 arkadaşımın içinde Can oğlum Bahadır’da var. Bütün gece süren otobüs yolculuğundan sonra, 25
Haziran 2016 Cumartesi sabahı 
saat 07:00 sularında, Niğde Otogarı’na ulaşıyoruz. Bizleri Çamardı-Çukurbağ Köyü’ne götürecek
aracımız hazır bekliyor. Zaman kazanmak amacıyla hareket etmeden önce garajda, simit-poğaça-çay ile atıştırma bir kahvaltı yapıyoruz. 
Allahtan iyi ki bir şeyler atıştırmışız. Nerden bileyim saat 15:45’lere kadar sevgili rehberlerimizin gaddarlıklarınınJ tutacağını, öğle molası vermeyeceklerini. Her neyse aracımız bizleri doğruca Çukurbağ Köyü’nden 
Sn. Mehmet ŞENOL’un evine götürüyor. Mehmet Bey ve ailesiyle önce kısa bir sohbetten sonra, bahçesinden biraz erik topluyoruz. Sonrada çantalarımız ile kendimizi traktörün kasasına yüklüyoruz. Oldukça sıkışık bir vaziyette yaklaşık 
bir saatlik traktör yolculuğu sonunda, Sokullu Pınar’a ulaşıyoruz. Mehmet Bey bizleri Sokullu Pınar’ın üst tarafında yolun bittiği son noktaya kadar götürüyor. Saat 11:00 sıralarında da Karayalak Vadisi’nde yürüyüşümüz başlıyor. 
Hava pırıl pırıl güneşli, gökyüzü masmavi, tek tük tablo gibi asılmış bulutlar var ama hava oldukça sıcak. Allahtan su sıkıntısı yok. Çeşmelerin, pınarların hepsi akıyor. Bir süre vadi tabanında, sonrada iki tarafımızda duvar gibi dimdik 
yükselen 300-400 m.’lik kaya duvarlarının arasında yükseliyoruz. İncecik çarşak bir patikada yükselerek kapı bölgesini geçip saat:13:15 sularında Katır Osurtan’a geliyoruz. Yemyeşil Demirkazık-Çukurbağ Köyleri artık çok 
aşağılarda kaldı. Önümüzde ise öbek öbek karların bulunduğu, zirvelerin arasında yükseldikçe yükseleceğimiz uzun ince bir yolumuz var. Karnım da iyice acıkmaya başladı. Bir şeyler yiyelim, acıktık diyen de yok. Fındık-fıstık-üzüm
ile idare etmeye çalışıyorum. Nasrettin Hoca’nın fıkrası aklıma geliyor. “Hoca karakaçana verdiği yemeği önce bir öğüne düşürmüş, sonra da tamamen kesmiş. Tabii ki hayvan olmuş mefta. “Tuhh be” demiş. “Ne güzel açlığa alışmıştı.” 
Herhalde rehberlerimiz sevgili Ali ARABACI ile sevgili Zeki VAROL bizleri açlığa alıştırmaya kalkmazlar diye içimden geçmiyor değil. Çelikbuyduran’da, suyun başında mola verirler diye hayal ediyorum. Devam ediyoruz. Güneş de
tepemizde resmen boza pişiriyor. Çok sıcak. Sonunda saat 15:05 sularında Çelikbuyduran’a ulaşıyoruz. Wikiloc’a göre 7.7 km. yürüyerek, 3.331 m.’ye yükselmişiz. Su ise, gerçekten çelik gibi. O kadar soğuk ki, elinizi 15-20 saniye sonra 
hissetmiyorsunuz. Bu arada sevgili rehberlerimiz neredeyse hiç durmayıp, devam ediyorlar. Nasrettin Hoca fıkrası tekrar aklıma geliyor. Karnımdaki zil ise artık daha da kuvvetli çalıyor. Sonuçta ben ve oğlum mola veriyoruz. 
Çelikbuyduran’da soğuttuğumuz buz gibi ayran ile bir şeyler yiyoruz. Gücümüz yerine geliyor. Sonra devam ediyoruz. Arkadaşlarımız da Wikiloc’a göre 3.502 m. yükseklikte ki sırtta mola vermişler. Buraya kadar toplam 8.8 km. 
yürümüşüz. Saat 16:00’da Emler zirve yürüyüşümüz başlıyor. Ağır ağır, acele etmeden yükselerek, saat 17:00 sularında Emler’in 3.723 m.’lik zirvesine ulaşıyoruz. Wikiloc’a göre 9.7 km. yürüyerek 3.766 m.’ye çıkmışız. Can oğlum 
Bahadır’ın bu ilk 3.000 m. üstü zirvesi. Kendisini bir kez daha kutluyorum. Zirve fotoğrafları çekiyoruz. Hava çok güzel olduğu için 360 derece manzaranın keyfini çıkarıyoruz. Demirkazık, Yedigöller, Direktaş, Kızılkaya, Karasay, 
Eznevit zirvelerinin de aralarında olduğu onlarca zirve ile geldiğimiz Karayalak Vadisi, Çukurbağ ve Demirkazık Köyleri. Tek kelimeyle muhteşem bir görsellik. Bir gün önce İzmir garajında saat 18:30’da başlayan yolculuğumuzun 
ilk meyvesi, tam 22.5 saat sonra Emler zirve oluyor. Sonunda 17:35 sularında inişe geçiyoruz. Saat: 18:40 sularında da Wikiloc’a göre 3.107 m.’de bulunan Yedigöller kamp alanına ulaşıp etkinliğimizin ilk gününü toplam 13.39 km. çıkış 
yaparak bitiriyoruz. Hemen çadırlarımızı kurup bir şeyler atıştırıyoruz. Çünkü burada güneş çekildiği anda, hava 25 derecelerden sıfır derecelere indiği için akşamları çok soğuk oluyor. Bütün gece otobüs yolculuğunun üzerine 
yaptığımız faaliyet sebebiyle çok yorgunuz. Horlama konçertoları eşliğinde iyi bir uyku çekiyorum. Etkinliğimizin 2. gün(26.06.2016) pazar sabahı saat 07:00 sularında kalkıyoruz. Pazartesi işe yetişecek arkadaşlar kahvaltıdan 
sonra, dün geldiğimiz Karayalak Vadisi üzerinden dönüşe geçecekler. Önce kahvaltı, sonra Büyük Göl’e doğru kısa bir gezintinin ardından, kamp alanında karpuz partisi yapıp, saat: 09:20 sularında arkadaşlarımızı yolcu ediyoruz. 
Artık Yedigöller kamp alanında sadece 5 kişiyiz. Hafize YİĞİT, Hakkı CANGÖZ, Birol SAĞIN, Can oğlum Bahadır ve Ben. Bütün Aladağlar bizim. Biraz oyalandıktan sonra Kızılyar’a gitmeye karar veriyoruz. Saat 09:40 sularında 
faaliyetimiz başlıyor. Direktaş’ın arka tarafından geçip Kızılyar kütlesine yaklaştığımızda, oğlum ile çıkıştan vazgeçiyoruz. 3.660 m. zirvesi ile Kızılyar, genellikle kaya tırmanışı gerektiren, baca geçişi olan, kaya yapısı sağlam
olmayıp kopabilen, nohut-fındık büyüklüğünde küçük taşlar sebebiyle kaygan bir zemine sahip, oldukça dik, teknik ve zorlu bir dağ. Bir süre sevgili Hafize, Hakkı ve Birol’un zirve çıkışlarını seyredip 12:15 sularında kampa
dönüyoruz. Yarım saat kadar dinlendikten sonra bizde Orta Tepe’ye çıkmaya karar veriyoruz. Saat 12:45 sıralarında başlayan zirve yürüyüşümüz, rahat bir çıkış ile 13:46’da tamamlanıyor. Hiçbir teknik zorluğu 
olmayan Orta Tepe’nin 3.300 m.’lik zirvesine herkes rahatlıkla çıkabilir. Wikiloc’a göre kamp alanından gidiş-dönüş toplam 6.06 km. yürüyüp, 3.368 m.’ye çıkmışız. 
Yedigöller manzarası tam karşıdan görüldüğü için gerçekten muhteşem. 360 derece Hacer Boğazı, Direktaş, Kızılkaya, Emler, Demirkazık ve onlarca zirvenin ortasında bir sürü masmavi göller, öbek öbek kar yığınları, masmavi gökyüzü. 
Daha ne olsun. Şükürler olsun. Yarım saat kadar manzaranın keyfini çıkarıp dönüşe geçiyoruz. 14:55 sularında kamp alanındayız. Kayseri’den 4-5 dağcı daha geliyor. Onlar ile sohbet ederken Kızılyar zirvecilerimiz de geliyor. 
Kendilerini tebrik ediyoruz. Kısa bir dinlenmeden sonra Direktaş’ın altında ki Büyük Göl’e girmeye gidiyoruz. Ben, Bahadır ve Hakkı dalıp çıkıyoruz. Bizlere çok soğuk geliyor. Birol ise tadını çıkarıyor. Bıraksak karşı kıyıya gidip gelecek. 
2 Günlük yorgunluğumuzu gölün sularına bırakıp kamp alanına dönüyoruz. Artık keyif zamanı. Güneş batmadan çorbacı başımız Hakkı’dan nefis bir çorba, pilavcı başımız Birol’dan nefis bir pilav ve Baş Aşçımız Hafize’den 
nefis bir salata ile akşam yemeğimizi yiyoruz. Artık güneş batana kadar sohbet, sohbet, sohbet.  Sanki masal ülkesinde rüyadayız. Güneş batınca çadırlara çekiliyoruz. Bir süre sonra, dönüş yapan arkadaşlarımızın kamp yükünü götüren
Sn. Mehmet ŞENOL geliyor. Çadırda olan bütün arkadaşlar hooop dışarı çıkıyorlar. Sohbet tekrar başlıyor. Soğuk moğuk dinledikleri yok. Sanki Kızılyar ile Orta Tepe’ye onlar çıkmamış, hiç yorulmamışlar. Mehmet Bey’in “Aladağ’da yaşanan intihar vakası” anlatımı bana masal gibi geliyor.
Uykuya dalıyorum. 3. Gün (27.06.2016) pazartesi sabahı saat: 06:30 sularında kalkıyoruz. Tablo gibi bir ortamda enfes bir kahvaltı yapıyoruz. Dönüş yapan arkadaşlarda bir sürü gıda malzemesi bıraktıkları için yiyecek bol. 
Sonra çadırlarımızı toplayıp kamp yüklerimizi Mehmet’in atına yüklüyoruz. Saat 08:15 sularında da Hacer Boğazı Transı’mız başlıyor. Hava pırıl pırıl güneşli, çok güzel. Her yer yöresel adıyla, “Tapa Çiçeği” ile dolu. Alçaldıkça sarı, 
eflatun, beyaz çiçekler, ada çayları çoğalıyor. Biraz ada çayı topluyoruz. Hacer Boğazı’nın iki tarafı, 500-600 m.’lik dik kaya duvar dağlar. İnişe göre sağ taraftaki kaya duvarında metrelerce yüksekten dökülen şelale var. Bir anda her yeri 
bulutlar kaplıyor. Sanki Karadeniz’deyiz. Bulutlar bir açılıyor, bir kapanıyor. Manzara daha da güzelleşiyor. Kar helvası yapıyorum. Muhteşem manzarayı seyrederken kar helvası ile serinliyoruz. 1800-2000’li metrelere inildiğinde 
çam ağaçlarından oluşan Hacer Ormanı başlıyor. İniş, 30-40 cm. genişliğinde ince bir patikada, küçük taşlar sebebiyle kaygan, çarşak ve kayalık bir zemin üzerinde, yer yer 40-50 derecelere ulaşan eğimde yapıldığı için oldukça zorlu. 
Ama olsun, öyle bir coğrafya ki, gerçekten muhteşem. Kendinizi bir masalın için kahraman, ya da kovboy film setinde yalnız kovboy gibi hissediyorsunuz. O size kalmış. Tam bir sessizlik var. Kalbinizin sesini de duyuyorsunuz. 
Şahin’in haykırışını da. Şöyle nereden geliyoruz diye geri baktığımızda, Direktaş’ın daha da heybetli duran kaya duvarı, çok yükseklerde bulutlar ile kaplanmış. Sanki Aladağlar biz gidiyoruz diye ağlayacak. Saat 12:30 sularında 
Hacer Ormanı’nın başladığı yerde henüz tamamen bitmemiş yuvarlak taş bir binanın yanına geliyoruz. Buraya kadara toprak orman yolu da getirilmiş. Yan tarafında, eski adı Barazama olan Ulupınar Köyü’nden Sn. Mahmut 
DÜŞÜNCELİ’nin yaptığı çok güzel çeşmede serinledikten sonra, çam ormanı içinde devam edip, saat 13:00 sularında Yörük Obası’na geliyoruz. Çay, ayran ikram ediyorlar. Hafize Hanım, yıllardır tanıştığı ailenin bir ferdi gibi. 
6 yıl önce küçücük olan kızlarının öğretmen olarak Yozgat’a atandığını öğreniyoruz. Yüzlerce keçinin güdülmesi, sağılması için insan lazım. Kız çocuğu okuyup da ne olacak dememişler. Elektriğin bile olmadığı bu coğrafyada 
kız çocuklarını okutmuşlar. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Helal olsun. Saat 13:40 sularında Yörük Obası’ndan ayrılıp yürümeye devam ediyoruz. Yemyeşil düzlük iki alanı geçip büyük bir kayanın yanından sağa, 
ormana giriyoruz. Yaklaşık bir saat sonra 14:40 sularında bugünkü hedefimiz Soğuk Pınar’a ulaşıyoruz. Soğuk Pınar’a, da toprak araba yolu var. Wikiloc’a göre 3.073 m.’den 1.679 m.’ye 16.03 km. iniş yapmışız. 6 Yıl önce burada bulunan 
eski bina yıkılarak yerine dağcıların kullanması için çok güzel kütük ev yapılmış. Bizlerde akşam burada kalacağız. Soğuk Pınar çok keyifli bir yer. Akşam yemeğinden sonra binanın önünde büyükçe ateş yakıyoruz. Hacer Boğazı’ndan 
topladığımız adaçayını, bol limon ile demleyip içiyoruz. Herhalde idrar söktürücü özelliği var. Gece 5 kez tuvalete kalkıyorum. Gece 23:00 civarı yatıyoruz. 4. Gün (28.06.2016) Salı sabahı saat 07:00 sularında kalkıyoruz. 
Tablo gibi bir ortamda kahvaltı yaparken, kamp yüklerimizi almak üzere ,Ulupınar Köyü’nden dostumuz Sn. Mahmut DÜŞÜNCELİ, Adana’dan misafiri Sn. İbrahim CANPOLAT’ın aracı ile geliyorlar. Hep birlikte kahvaltı 
yaptıktan sonra akşam kaldığımız kütük evi temizleyip, kamp yüklerimizi araca yüklüyoruz. Saat 09:00 sularında Ulupınar(Barazama) Köyü’ne doğru yürümeye başlıyoruz. Çok güzel bir yürüyüş rotası. Genellikle 15-20 m.’lik 
çam ağaçları arasında patikada devam ediyor. Ulupınar Köyü’ne yaklaşırken eğimli sert patika üzerindeki küçük küçük taşlar, çok kolay kaymaya, dengenin bozulmasına yol açıyor. Köye yaklaştığımızda ise yağmur başlıyor. 
Yaklaşık 2,5 saatin sonunda 11:30 sularında Ulupınar(Barazama) Köyü’ne ulaşıyoruz. Wikiloc GPS verisi alacak yeterli uydu bulamadığı için çalışmadığından mesafe veremiyorum. Tahminim 7-8 km. civarında iniş 

yapmışızdır. Sevgili dostumuz Sn. Mahmut DÜŞÜNCELİ’nin evinin terasında mükellef ve mükemmel bir yöresel kahvaltı yapıyoruz. Sonra misafiri Sn. İbrahim CANPOLAT’ın arabası ile Kapuzbaşı Şelaleleri’ne gidiyoruz. Mahmut Bey’e, eşine, 
kızlarına, Sn. İbrahim CANPOLAT’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Sağolsunlar, varolsunlar. Şortlarımızı, terliklerimiz giyiyoruz. Kapuzbaşı Şelaleleri’ni, Ulupınar yönünde en yukarıdan başlayarak aşağıya doğru inerek geziyoruz. 
Önce Elif Şelalesi, sonra Takım Şelaleleri. Tek kelimeyle muhteşem bir yer. 5 tanesi büyük, 2 tanesi küçük olmak üzere toplam 7 şelale var. Şelalelerin yükseklikleri 40 ile 60 m. arasında. Aladağların 3.000 m. üzerindeki kar ve buzul 
göllerinin suları, yeraltı dereleri ile burada, 700 m. yükseklikteki, 90 derecelik düz duvardan, müthiş bir debiyle fışkırıyor. Buna Kapuz deniyor. Suyun sisi her yeri, herkesi ıslatıyor. Manzara ise müthiş. Takım Şelaleleri’nden 
Güney Şelalesi’ne geçiyoruz. Burada da ben, Hafize ve Birol, şelalenin buz gibi sularının altına giriyoruz. Oğlum Bahadır ile Hakkı girmiyorlar. Sonra akşam kalacağımız Şahin Pansiyon’a dönüyoruz. Sevgili Ömer ŞAHİN (0 537 7324759) Ağabey ve ailesinin işlettiği pansiyon artık 
bizim evimiz gibi. Kapuzbaşı’nda su sesinden başka ses duymak neredeyse imkansız. Pansiyonun iki tarafından da çok güçlü dere aktığı için su sesi burada daha da fazla. Birbirimiz ile ancak bağırarak konuşabiliyoruz. Şahin Pansiyon’un derenin kıyısındaki masasında yediğimiz 
alabalık ızgara ise, gerçekten çok nefisti. Yemekten sonra arkadaşlar, tekrar Elif Şelalesi’ne kadar gezinti yapıyorlar. Ben yarı yoldan geri dönüp yatıyorum. 5. Gün (29.06.2016) Çarşamba sabahı saat 07:00 sularında sevgili 
Ömer Ağabey’in arabası ile Kayseri’ye doğru yola çıkıyoruz. Önce Yahyalı’ya uğruyoruz. Ramazan olduğu için her yer kapalı. Camları gazete ile kapatılmış bir lokantada güzel bir çorba içiyoruz. Sonra Tekir Yaylası üzerinden Talas 
İlçesi’nde bulunan Ali Dağı Yeraltı Şehri’ne gidiyoruz. Bu arada üzerinde oldukça fazla kar olan Erciyes, hiç yüzünü göstermiyor. Zirvesi çok yoğun bulutlar altında. Ali Dağı Yeraltı Şehri ışıklandırma sebebiyle kapalıymış. 
Tam dönecekken ışıklandırmayı yapan iki genç geliyor. Kendilerinden rica ediyoruz. Önce sorumluluk almak istemiyorlar ama sonra kısa bir süreliğine izin veriyorlar. Çok şanslıyız. Sayelerinde M.S. 3. yy. da yapılan yeraltı şehrini 

hızlıca geziyoruz. Özellikle içinde su bulunan sarnıç, oldukça etkileyici ve çok büyük. Saat 12:00 sularında Kayseri merkezde Ömer Ağabey ile vedalaşıyoruz. Kendisine tekrar çok teşekkür ediyorum her şey için. Otobüsümüzün hareket 
saati 19:30 olduğu için Kayseri Merkez’de gezecek çok zamanımız var. Oğlum bahadır ile Gevher Nesibe Medresesi-Selçuklu Uygarlığı Müzesi’ne gidiyoruz. Diğer arkadaşlar daha önce gezdikleri için gelmiyorlar. 
Müzeden sonra da Tuana Teras Cafe&Restaurant’ta karlı Erciyes manzarası eşliğinde Kayseri’nin meşhur yağlama ve mantısını yiyerek etkinliğimizi taçlandırıyoruz. 
Sevgili rehberlerimiz Sn. Zeki VAROL, Sn. Ali ARABACI ve Sn. Hafize YİĞİT’e tekrar çok teşekkür ederek yazımı bitiriyorum.
Sağlıkla kalın.
Ayhan YÖRÜK


Aladağ Etkinliği fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız

Aladağ Etkinliği video günlüğünü görmek için lütfen burayı tıklayınız


Kapuzbaşı Şelaleleri fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.

Kapuzbaşı Şelaleleri video günlüğü görmek için lütfen burayı tıklayınız.


Kayseri Gevher Nesibe Medresesi-Selçuklu Uygarlığı Müzesi fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.



4 yorum:

  1. Osman DEMİR 30.07.2016 11:44
    Elinize sağlık, emeğinize sağlık Ayhan bey, fotoğraflar ve video muhteşem olmuş,gitmiş görmüş kadar oldum, çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Kemal DİKMEN 31.07.2016 07:02
    Yüreginize sağlık Ayhan bey, gezmiş gibi oluyoruz....

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Ayhan Abim ;Bu güzel etkinlikte birlikte yürümenin keyfı çok güzeldi ayrıca hem yürüyüp, hem bu güzel fotoğraf ve videoları çekmen ayrı bir güzellik, ha birde bize Hacer boğazı manzarası ile yaptığın kar helvası unutulmaz çok yaşa sen 😉

    YanıtlaSil
  4. Birlikte olduğumuz için bu faaliyet daha bir güzel oldu Hakkı'cım. Ben de hem sana hem de diğer arkadaşlara çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil