Dalyan-Ekincik Bölümü’nde 12 km. Gökova Körfezi Bölümü’nde 148 km. ve İç Karya Bölümü’nde 180 km.
ile toplam 340 km.lik kısmını yürüdüğümüz
Karya (Karia) Yolu etkinliğimizin 2014-2015 yılı ayağını, Karya Yolu projesi
içinde bulunmayan, 1.375 m.lik zirvesi
ile, bölgenin en
yüksek noktası olan, Karyalıların
Gök ve Yağmur tanrılarının mekanı
Latmos (Beşparmak) Dağı Tekerlek Tepe zirvesine çıkarak taçlandırmak istedik. Çünkü bu kadar yakınından geçip bu güzel zirveye tırmanmamak bizce Karya yürüyüşüne haksızlık olurdu.
Latmos (Beşparmak) Dağı Tekerlek Tepe zirvesine çıkarak taçlandırmak istedik. Çünkü bu kadar yakınından geçip bu güzel zirveye tırmanmamak bizce Karya yürüyüşüne haksızlık olurdu.
Sn. Zeki VAROL rehberliğinde 35 Karya sevdalısı arkadaş ile 11
Nisan 2015 tarihinde Aydın Koçarlı’ya bağlı Bağarcık Köyü’ne kadar araçlarımız
ile gelip saat 08.00 sularında yürüyüşe başladık. Yaklaşık 600 m.
yükseklikteyiz. Hava güneşli ama serin bir rüzgar
var. 3-4 gün önce tüm Türkiye’yi nisan ayında etkisi altına alan ve
ülkemizin çok yerinde halen devam eden kar yağışı ve soğuk havanın etkisi, burada
azalmış görünüyor. Bakalım Gök ve Yağmur tanrıları Latmos zirvede bizi nasıl
karşılayacaklar? Sanki doğa,
binlerce rengarenk çiçekten oluşan en güzel kıyafetini
giymiş. Ahmet Arif’in “Görüşmecim yeşil soğan göndermiş / Dağlarına bahar gelmiş
memleketimin” mısralarında olduğu gibi her yer yemyeşil. Kuşlar cıvıl
cıvıl. Dereler şırıl şırıl. Göz
alabildiğine dağ taş her yer, 20-25 m.
yükseklikte kocaman bir şemsiye gibi fıstık
çamı ormanı. Yükseldikçe fıstık çamları yerini karaçama, Bafa Gölü tarafında da
zeytine bırakıyor. Binlerce küçüklü büyüklü, dev boyutlarda ilginç şekilli
taşların arasında, Karyalılar tarafından döşenmiş, halen de kullanılan
taş
döşeme patikalar üzerinde yürüyerek saat 10.45'te Yuvatepe Geçidi’nin sol tarafından yükselmeye devam ediyoruz. Artık
kırmızı beyaz işaretler yok. Saat 11.00 sıralarında da Deve Geçidi’ni aşıyoruz. Yükseldikçe Gök Tanrısı rüzgarın şiddetini daha da
artırıyor. Kuzeyli rüzgar havayı daha da serinletiyor. Allahtan Yağmur Tanrısı
bizlerden yana. Yağmur yok. Hava pırıl pırıl, aydınlık. Manzarayı tarif etmeye kelimeler
kifayetsiz kalıyor. Tek kelimeyle şahane. Bir de masalsı güzellikteki coğrafyanın bağrında,
kanserli gibi duran maden ocakları olmasa... Eriyen kar suları artık don halinde. Yaklaşık
1000-1100 m. yükseklikteyiz. Saat 11.20'de Kırdağ Pınarı’ndan geçiyoruz. Tekerlek Tepe tüm haşmetiyle
karşımızda. “Doğanın talan edilmesine HAYIR.”
pankartımız ile fotoğraf çekildikten sonra, karlı bir zeminden
yatay geçerek zirve bacasının bulunduğu vadiye geliyoruz. Saat: 11.45 sıraları.
Zirve vadisinin güneş almaması, soğuk rüzgarın bacaya doğru şiddetlenmesi ve
zeminin de kar olması sonucu hava sıcaklığı
sıfır derecelere kadar iniyor. Hissedilen
sıcaklık sanırım sıfırın da altında. Yaklaşık 150-200 m. kadar kaya tırmanışı
yaparak bacaya ulaşıyoruz. Milli artçımız Refik KIZILATA ve yardım meleğimiz
Kemal TIRPAN’ın destekleri ile tek tek bacaya giriyoruz. Tüm ekibin
bacayı
geçmesi 12.30’u buluyor. Baca’nın bir duvarı tamamen cam buz. Rüzgar bacada tam
bir klima etkisi yapıyor. Hepimiz "iyi" üşüyoruz. Ama Refik ve Kemal Ağabey
neredeyse donuyorlar. Refik ellerini zor hissediyor. Zirvenin hemen altındaki küçük düzlükte,
rüzgardan korunup fayda etmeyen güneşte ısınmaya çalışırken, birkaç
arkadaş zirveye yöneliyor. Rehberimiz Zeki Bey’de rüzgarın tehlike
yaratmayacağına kanaat getirip, Can ile birlikte emniyet alarak zirveye çıkacaklara yardım etmeye başlıyorlar. Kısa bir
sürede neredeyse bütün ekip, hiç üşümemiş gibi yaklaşık 45-50 derece eğimdeki, yekpare kaya bloğunun son
40-50 m.lik kısmına, 1.375 m. yükseklikteki zirvesine tırmanıyor. Ben ve 6-7 arkadaş soğuk rüzgar sebebiyle çıkmıyoruz. En son rahmetli
Özel PAK ile vefatından 11 ay kadar önce 2009 yılında çıkmıştım. Özel’in vefatından sonra buraya ilk
gelişim. Bu tırmanışı, bu coğrafyayı bizlere tanıtıp sevdiren Karya sevdalısı
rahmetli Özel’e adıyorum. Zirveye çıkan arkadaşlar inişe başladıklarında, bizler de
bacada tıkanma olmaması için önden inişe geçiyoruz. Saat:12.45. İnişi kazasız belasız tamamladıktan sonra çamların içinde kısmen rüzgar almayan, biraz da güneş gören
küçük bir yerde 15 dakika kadar bir şeyler atıştırıyoruz. Kısa moladan sonra
saat 14.00 sularında dönüşe geçiyoruz. Rahat bir inişle saat 17.00 civarında Bağarcık Köyü üstündeki kamp alanına gelip çadırları kuruyoruz. Dönüş yolunda
20 yıldır dağlardan dostum Yusuf GENÇ bana “Zirve dönüşlerinde inişler hep bana
daha uzun geliyor.” diyor.
“Bana da öyle geliyor” diyorum. Halbuki yaklaşık 6
saatte çıktığımız zirveden 3 saatte dönmüşüz. Neyse çadırlarımızı kurduğumuz
alan cennet gibi. Anıtsal fıstık çamlarının altında yemyeşil bir vaha. Alt
tarafından dere geçiyor.
Bağarcık Köyü’nden taş ustası Ayhan TÜRK (0 539
693 3055) ve kardeşi Bağarcık Köyü Muhtarı Ali TÜRK (0 545 227 9724) hiçbir yardımı
bizlerden esirgemiyor. Kamp alanına, su ihtiyacımız için çeşme bağlıyorlar. Ateş için odun
ayarlıyorlar. Traktör ile kamp
yüklerimizi arabalara kadar getirip
götürüyorlar. Sabah kahvaltısı için eşlerine gözleme hazırlatıyorlar. Daha ne
olsun. Bu güzel insanlara çok ama çok teşekkür ediyoruz. Kamp alanında yaktığımız büyükçe bir ateşin
közleriyle sucuk ekmek partisi yapıyoruz.
Sevgili çırağım Birol saç kavurma
yapıyor. Meral Hanım’ın Netice Hanım’a sürpriz yaş günü pastalarını da yedikten
sonrası tam bir keyif. Gece 23.00’e kadar ateş başında sohbet gırla gidiyor.
Yürümekten değil gülmekten yoruluyoruz. Sonunda çadırlara
çekiliyoruz. Yorgun
bedenlerin horlama konçertoları içinde uykuya dalıyorum. Sabah 06.00 sularında
kalkıyorum. İyi uyumuşum. Saat 07.00 sıralarında bir grup arkadaş ile yarım
saatlik mesafedeki tarih öncesi ve antik dönem ilk tapınım merkezlerinden biri
olan
yöre halkının Bağarcık Kalesi diye adlandırdığı yere gidiyoruz. Devasa
boyuttaki kayalara oyulmuş merdiven basamaklarından çıkarak bir gün önce
tırmandığımız Latmos Tekerlek Tepe zirvesini ve coğrafyanın muhteşem güzelliğini
seyrediyoruz.
Tarih öncesi ve antik dönemde, buradan Latmos Tekerlek Tepe ile
devasa kayaları görüp bunlara tapınmamak mümkün olmaz diye düşünüyorum. Saat 08.30 sularında kampa dönüyoruz. Herkes
kalkmış. Bazı arkadaşlar kahvaltı yapıyor,
bazıları da keyif
çatıyor. Bizlerde kahvaltı yapanlara ortak oluyoruz. Saat 10.00 sularında da
çadırlarımızı toplayıp kamp alanından ayrılıyoruz. Yarım saatlik bir yürüyüş
ile Bağarcık Köyü’ne gelip araçlarımıza binerek Karakaya Köyü’ne hareket
ediyoruz.
11.45'te Karakaya Köyü’nden yürüyüşe başlıyoruz. Dünkü sert
soğuk hava gitmiş bugün sıcak güneşli bir hava gelmiş. Polat Maden sahasında,
maden kamyonlarının kaldırdığı bembeyaz feldispat tozları içinde yükseliyoruz.
Maden sahasının
sonuna doğru tekrar “Doğanın
talan edilmesine HAYIR.” pankartımızı açıyoruz. Muhteşem coğrafyanın vahşi
madencilik ile talan edilmesi yüreğimizi burkuyor. Maden sahasının devamı için
açılan yollarda kızgın bir şekilde yürüyoruz. Daha sonra yoldan
çıkarak güzel
bir patikadan saat 13.10'da Karadere Mağarası Kaya Resimleri’nin
bulunduğu alana geliyoruz. Karadere Mağarasına girmeden önce sevgili bilge
rehberimiz Sn. Zeki VAROL’dan şu dizeler dökülüyor:
Beni
bulamazsan üzülme, eşyalarımı bulacaksın,
Kestiğim
taşları, açtığım yolları, işlediğim heykelleri bulacaksın;
Ve
göreceksin ki, binlerce yıl öteden,
Parmak
izlerimiz değecek birbirlerine...
Gerçekten,
2010 yılından bu yana sevgili bilge rehberimiz Sn. Zeki VAROL rehberliğinde
Likya ve Karya yollarında tarih öncesi, antik dönem ve Roma dönemi izlerine adım
adım dokunuyoruz. Yaptığımız etkinlikleri bu kadar güzel anlatan bu dörtlük,
bizleri alıp başka zamanlara götürüyor. Sırayla, tarih öncesi dönemi kaya
resimlerini görmeye, mağaraya giriyoruz. Antik dönemlerdeki gibi tapınakların
inşa edilemediği tarih öncesi dönemlerde, 1.375 m.lik zirvesiyle, büyülü ve
yuvarlak görüntüsüyle,
kutsal taş olarak kabul edilen ve Latmos’u gören bu yer,
ana tapınak olarak kullanılmış. Bir süre, bir gün önce zirvesinde olduğumuz beş
parmağa benzeyen sivrileri sebebiyle günümüzde "Beşparmak" diye adlandırılan
kutsal Latmos Dağı Tekerlek Tepe’yi
ve muhteşem coğrafyayı seyrediyoruz. Sevgili
Şennur Hanım çantasında taşıdığı kek ile bizleri kutsuyor. Bizim kızlar
gerçekten inanılmaz. En olmayacak bir yerde birisinin çantasından müthiş bir
sürpriz çıkabiliyor. Saat 13.30 sıralarında bu büyülü yerden
ayrılarak dönüşe
geçiyoruz. Yaklaşık 1,5 saat kadar yemyeşil doğada yürüyerek saat 15.00
sularında Karakaya Köyü’ne gelerek etkinliğimizi bitiriyoruz. Yarım saat kadar
köy kahvesinde istirahatten sonra saat 15.30 sıralarında İzmir’e dönüş yolculuğu başlıyor.
Birinci gün 16 km.,
ikinci gün 11 Km. olmak üzere 2
günde toplam 27 km. civarında
yürüyoruz. Birinci gün kar, buz, fırtına ve soğuk, ikinci gün pırıl pırıl, sımsıcak Ege güneşini görüyoruz. Bir kez daha, masalsı, muhteşem coğrafyada
bizleri birer masal kahramanı yapan bilge rehberimiz Sn. Zeki VAROL’a, yardım
meleğimiz Sn. Kemal TIRPAN’a, milli artçımız Sn. Refik KIZILATA’ya, Bağarcık
Köyü’nden taş ustası Ayhan ve Muhtar Ali TÜRK kardeşlere, kaptanlarımıza ve
etkinliğe katılan tüm dostlarıma, çok ama çok teşekkür ediyorum.
En kısa sürede
bu muhteşem coğrafyanın jeolojik, arkeolojik, ekolojik ve kültürel değerleri
ile jeopark ilan edilerek, madencilerin kıskacından kurtarılıp, gelecek
nesillere aktarılması temenni ediyorum.
Sağlıkla
kalın.
Ayhan
YÖRÜK
Karya (Karia)
Yolu 10. Etap fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Karya (Karia)
Yolu 10. Etap video günlüğü görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Canan BAKLAN
YanıtlaSilHer defasında olduğu gibi etabı yine muhteşem bir şekilde aktarmışsınız...Bu sene aranıza katılamadığım için büyük keyifle takip ediyorum. ..Ellerinize sağlık. ..
20 Nisan 2015 19:32
Ömer AKAD
YanıtlaSilÇoook teşekkürler. Her zamanki gibi harika, hatta her sefer bir öncesinden daha güzel. Ellerinize gözlerinize sağlık.
21 Nisan 2015 09:47
Mustafa KIZILCA
YanıtlaSilDeğerli dostum Ayhan Bey,bu güzel çalışmandan dolayı emeğine,yüreğine,harcadığın zamana canı gönülden teşekkür ederim.
21 Nisan 2015 14:33
Gülsüm SARIŞEN
YanıtlaSilEllerinize sağlık Ayhan abicim. Şu ayrıntıları sizlerle yaşamak çok güzel. Yeni sezonu iple çekiyorum
21 Nisan 2015 14:41
Erdinç IŞIKLIGÜN
YanıtlaSilEllerinden dert görmesin. Yine güzel bir çalışmaya imza atmissiniz.
21 Nisan 2015 15:57
Bahadır BİLGENOĞLU
YanıtlaSilAyhan Abim,yine harikasın...emeğine sağlık....
21 Nisan 2015 19:36
Hafize YİĞİT
YanıtlaSilEllerinize, emeğinize sağlık Ayhan bey. Harikasınız. Bu keyifli etkinlik için ayrıca rehberimiz Sevgili Zeki Varol 'a da gönülden teşekkürler....
21 Nisan 2015 21:51
Berna DİŞÇİ
YanıtlaSilGüzel bir yemek ,güzel dostluklar ,güzel bir gün ve bunu anımsatan üstata sevgiler hayat yinelenmez ama yaşatılır.
21 Nisan 2015 22:30
Serpil SEVGİ
YanıtlaSilAyhan abi ellerinize sağlık sayenizde yaşadıklarımız kayıt altına alınıyor.
21 Nisan 2015 22:58
Press Ercan
YanıtlaSilEline yüreğine sağlık abi.. Muhteşem bir yazı daha..Ege'nin Evliye Çelebi'si misali...
22 Nisan 2015 17:57
Hakkı Cangöz
YanıtlaSilEline sağlık Ayhan Ağabey her zamanki gibi çok güzel olmuş .