Zirve
Dağcılık İzmir Şb.’nin, Sn. Zeki VAROL rehberliğinde 8. etap olarak devam
ettiğimiz Karya (Karia) Yolu İç Karya (4) bölümünün KAYABÜKÜ-SAKARKAYA-KARAHAYIT-YEDİLER
MANASTIRI-GÖLYAKA-KAPIKIRI-İKİZADA arasını, 10-11 Ocak 2015
tarihlerinde, 41 arkadaş ile yürüdük. İkinci gün(15.01.2015) sevgili Selda ve Oski'nin de
katılmasıyla yürüyüşçü sayımız 43'e çıktı. Bu etkinliğimizi diğer yürüyüşlerden ayıran en önemli fark kar ve buz
oldu. Özellikle ilk gün Kayabükü-Sakarkaya-Karahayıt rotası, tüm ülkemizi etkisi altına alan son yılların en ağır kış şartları sebebiyle patikalardaki suların tamamen donması, bazı yerlerin resmen buz şelalesi olması sonucu, buz ve kar üzerinde geçti.
Kartopu oynaya oynaya, karın çıkardığı kütürdemeleri dinleye dinleye Karya Yolu faaliyeti yapmak, sanıyorum hepimizin üzerinde "camız kaymaklı ekmek kadayıfı" etkisi yaptı. Etkinliğimize 10 Ocak 2015 sabahı saat 06.45'te Sn. Erdinç Bey’in sürprizi ile
Söke Askeri Gazinosu’nda güzel bir kahvaltı yaparak başladık. Saat 09.10'da, yürüyüş başlangıç noktamız olan yaklaşık 350-400 metre rakımdaki Milas’ın Kayabükü Köyü’ne gelip 09.30 sıralarında
yürüyüşümüze başladık. Önce aşağı yukarı 550-600 metrelere yükseliyoruz. Sonra 150-200 metrelere inip fıstık çamları, zeytinlikler, dağ çileği, sandal vb. ağaçların altında, devasa boyutlarda, yıkılıverecek gibi birbiri üzerinde, yan yana duran
kayaların aralarında, şırıl şırıl akan birkaç dere geçerek, saat 12.30 sularında yaklaşık 600 metre rakımdaki Sakarkaya Köyü’ne geliyoruz. Sakarkaya Köyü yaklaşık 2.000 civarındaki nüfusuyla çok geniş bir alana yayılmış, artık köylükten çıkmış oldukça büyük,
betona boğulmuş bir yerleşim yeri. Otantik köy evi neredeyse kalmamış. Köy meydanındaki kahvelerde öğle molası veriyoruz. İkinci sürpriz geliyor. Netice ve Meral Hanımlardan doğum günü pastası. Yaklaşık 3 saat sırt çantalarında buzlu ve karlı patikalarda
pasta taşımak! Kızlarımız gerçekten inanılmaz. Sn. Zeki VAROL Bey’in sakin, mütevazi kişiliğinde, Likya yollarında başlayan dostluklarımız, ekibimizin birbirine sımsıkı bir şekilde bağlanmasını sağlıyor. Herkes birbirine karşı son derece saygılı, yardımsever ve
paylaşımcı. Kocaman bir aile olduk. Yardım meleğimiz Sn. Kemal TIRPAN Bey ile Sn. Nadir ŞENER Beylerin doğum gününü kutlayıp pastalarımızı yedikten sonra saat 13.00 sıralarında tekrar
yürüyüşümüze başlıyoruz. Karlı ve buzlu patikalarda kartopu oynaya oynaya 850-900 metrelere yükseliyoruz. Tepe noktasında, Bafa Gölü’nün muhteşem manzarası karşısında tekrar kartopu savaşı yapıyoruz. Şennur ve Şule herkesi pes ettiriyor.
Hele Şule’nin kartopları Refik’in başında, Zeki’nin kulağında, Bergüzar’ın yüzünde patlıyor. Bu arada emektar fotoğraf makinam soğuktan donuyor. Artık bu güzellikleri kendi makinam ile fotoğraflayamıyorum. Bundan sonra Karahayıt Köyü’ne kadar
Sn. Mehmet KUMRAL Beyin fotoğraf makinası ile fotoğraf ve video çekiyorum. Sevgili Mert ve diğer arkadaşların da çektiği fotoğraf ve videolar ile etkinlik albümünü tamamlayacağım. Karahayıt Köyü’ne 2-3 km. kala Zeki Bey, isteyenlerin yaklaşık 45-50 dakikalık ilave
bir yürüyüşle, Balıktaşı Mağarası’nda, M.Ö. 6000’li yıllarda neolitik dönemden kalkolitik döneme kadar tarihlendirilen, resim sanatının atası sayılan, tarihin ilk insan temalı kaya resimlerini görmeye gidebileceklerini, istemeyenlerin ise Karahayıt Köyü’ne devam
edebileceklerini bildiriyor. Ben donan fotoğraf makinamı bahane ederek gitmiyorum. Asıl nedeni kimseye söylemiyorum. Aslında çok istediğim halde, sol dizim ağrımaya başladığı için Balıktaşı Mağarası’na gidemiyorum. Bir grup arkadaş ile köye devam ediyorum. Saat 16.30 sularında köy kahvesine gelerek bugünkü
etkinliği bitiriyorum. Köy kahvesinin sobasında kemikleri ısınan emektar fotoğraf makinam tekrar çalışmaya başlıyor. Sakarkaya köy kahvesinde konuştuğumuz köylüler “Köylerinde hiç kavga olmadığını, bugüne kadar hiç kimsenin hapse girmediğini” övünerek anlatıyorlar. Seviniyorum. Demek ki böyle yerler sadece
masallarda kalmamış, gerçek hayatta da görmek mümkünmüş. Balıktaşı Mağarası’na giden arkadaşlar da saat 17.00 sularında gelerek birinci gün etkinliğimizi bitirip akşam kalacağımız Bafa Gölü kıyısında Milas-Bodrum yolu üzerindeki Natura Panorama-Oliva Hotel Restaurant Tesisleri'ne (0 252 519 1177 – 0 531 560 3018)
hareket ediyoruz. Akşam yemeğinde, özellikle zeytinyağlılar ve otlardan yapılmış mezeler nefis. Yemekte 3. sürpriz geliyor. Kemal ve Nadir Beylere ilaveten Ümmüsel, Şennur ve Serpil Hanımlar ile Turgay, Erdinç ve Can Beylerin de doğum günü olduğunu öğreniyoruz. Tekrar mum üflemeler, sürpriz pastalar... Karya ailesi
büyüdükçe her gün birilerinin doğum günü olması gayet doğal. Böyle günlere çok önem vermeyen ben, unuttuklarımdan peşinen özür diliyorum. Sevgili Mert’in güzel sesi ve harika yorumuyla seslendirdiği şarkı ve türkülere, başta Süleyman TEMİZER bey olmak üzere hepimiz eşlik ediyoruz. Saat 23:00’ten sonra dinlenmek üzere
odalara dağılıyoruz. Birinci gün yaptığımız 17 km.lik parkurda kırmızı beyaz işaretlemeler gayet iyi. Mesafe levhası sadece köylerde var. Patika üzerinde çeşme yok ama kış mevsimi olması sebebiyle derelerde su bol. Yazın dereler kuruyabilir. Zorlu olmayan, 200-900 metre arası yükseklikte, inişli çıkışlı, çok güzel
bir etap. İkinci gün 11 Ocak 2015 günü sabahı saat 07.00 sularında güzel bir kahvaltı ile güne başlıyoruz. Kahvaltıdaki ürünlerin birçoğu tesis tarafından doğal şartlarda üretiliyormuş. Hızlı bir kahvaltıdan sonra akşam göremediğim tesisi keşfe çıkıyorum.
Bana göre, Bafa Gölü civarında bu güne kadar kaldığım en güzel tesis. Temiz, düzenli ve sakin. Az sayıdaki personel; severek, gönülden, herkese güler yüz ile herkese profesyonelce yardıma koşuyor. Güneş görmeyen yerlerin erimediği
buzlu yollarda, aracımız ile yükselerek 240-250 m. rakımdaki ikinci gün etkinlik başlangıç noktamız Karahayıt Köyü’ne saat 08.45'te gelip hemen yürüyüşe başlıyoruz. Sabah oldukça serin. Patikalardaki buzlar henüz erimemiş. Köylüler çoluk çocuk
donmuş zeytinleri toplamak için bahçelerine gidiyorlar. Artık bu zeytinlerden sadece yağ alınabilirmiş. Güneş yükseldikçe ve biz Bafa Gölü’ne doğru alçaldıkça hava güzelleşiyor. Saat 09.50'de Yediler Manastırı’na (Kellibaron) geliyoruz.
Manastır yakınlarında bir kaya oyuğuna resmedilmiş Hz. İsa’yı doğumundan ölümüne kadar betimleyen fresklerin fotoğraflarını çektikten sonra manastıra geçiyoruz. 12.04.2009 Tarihinde rahmetli Özel ile geldiğimiz manastırın giriş tarafındaki kulesinin
yıkılmış olmasına çok üzülüyorum. Bu bölgedeki manastırlar ilk kez M.S. 7. yüzyıldan itibaren Sina Yarımadası ve Yemen’den gelen Hristiyan rahipler tarafından kurulmuş. M.S. 8. ve 9. yüzyıllarda çoğalan manastırlar sonucu, bölge piskoposluk merkezi haline gelmiş. Maalesef günümüzde hiçbir özel bakım ve koruma görmedim. Manastır çevresinde bulunan onlarca küçük mağarada keşişlerin tek başına çile doldurdukları, çilehanelerin, manastırların ve tarihin ilk insan temalı resimlerinin bulunduğu mağaraların bu kadar korumasız bırakılması, definecilerin ve bilinçsiz insanların tahribatına ve insafına açık olması çok ama çok üzücü. İçim acıyor. Bu duygular ile manastırdan 10.20'de ayrılıp Kerdemelik Mağarası’ndaki kaya resimlerini görmeye gidiyoruz. Yarım saatlik bir yürüyüşle, biraz kaya tırmanışı, biraz da taşlar altından çömelerek geçiş yapıp 10.50'de mağaraya geliyoruz. Beşparmak (Latmos) Dağı’nda bulunan tarihin ilk resimlerinin ana teması insan. Resimler insanı birey olarak değil, toplumun bir üyesi olarak
göstermekte. Resimlerde kadınla erkeğin arasındaki ilişki, doğurganlık ve aile ön plana çıkmakta. 10-15 dakika içinde bütün ekip tabanı su ile dolu mağaraya sırayla girip resimleri gördükten sonra Gölyaka’ya doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz.
Tabii ki bu tırmanış ve çömelişlerden sonra dizimdeki ağrılar iyice artıyor. Dizlik takıyorum. Saat 12.00 sularında Gölyaka’ya ulaşıyoruz. Hiç durmadan asfalt yol üzerinde 4 km. daha yürüyüşümüze devam edip saat 12.50'de, günümüze kadar yaşamın kesintisiz
devam ettiği ender yerleşim yerlerinden Kapıkırı Köyü’ne geliyoruz. Kapıkırı'nda, Bafa Gölü'nün kıyısında bulunan Herakleia kamp yerinde öğle molası veriyoruz. Saat 13.30 sıralarında İkizada’yı
görmek üzere tekrar yürüyüşe başlıyoruz. Fakat Bafa Gölü’nde su seviyesinin çok yükselmesi sonucu İkizada’ya geçemiyoruz. Geri dönerek saat 15.00 sularında faaliyetimizi bitirip Bafa Gölü kıyısında güneşli sıcacık bir havada keyif yapmaya başlıyoruz.
Herakleia Restaurant ve kampın işletmecisi Sn. Hüseyin KÜÇÜKTİRYAKİ (0 537 338 6145) Bey’in musluğa taktığı hortum sayesinde dizime soğuk su uyguluyorum. Buz gibi su diz ağrımı azaltıyor. Yaprak kımıldamayan sakin bir havada, ütülenmiş çarşaf
gibi, ayna gibi Bafa Gölü’nün kıyısında sıcacık bir havada güneşi batırana kadar kalıyoruz. Güneşin batması ile arkadaşlar aracımıza yöneliyor. 15-20 dakika daha kalıp masmavi gölün kıpkırmızı
olmasını göremeden İzmir’e hareket ediyoruz. Allah’tan sevgili İsmail NEZİROĞLU(Oski)
var. Arabası ile geldiği için ondan rica ediyorum, gölün kıpkırmızı resimlerini
çekmesini. İkinci gün 15-16 km.
civarında yürüyüş yapıyoruz. Kırmızı beyaz işaretlemeler,
mesafe levhaları bu bölgede bolca var. Gölyaka’dan sonra hep Kapıkırı içinde olunduğu için su sıkıntısı yok. Zorlu olmayan, tarih ve doğanın iç içe geçtiği mükemmel bir etap. Şişen dizimin
tedavi edilmesi için MR sonucunu beklerken, bir kez daha bizleri masal ülkesine götürüp masal kahramanları yapan sevgili bilge rehberimiz Sn. Zeki VAROL’a çok ama çok teşekkür ediyorum.
Etkinliğimizin sorunsuz bir şekilde geçmesinde çok emeği olan yardım meleğimiz Sn. Kemal TIRPAN ile milli artçımız Sn. Refik KIZILATA’ya, sevgili Birol SAĞIN’a, kahvaltı sürprizi için Sn. Erdinç
IŞIKLIGÜN’e, katılımcı tüm arkadaşlara ve kaptanımız Halil Bey’e çok teşekkür ediyorum. MR sonucunda dizimin tedavisini sorunsuz bir şekilde tamamlayarak, masalsı rüyanın kalanından mahrum kalmamak en büyük dileğim.
tarihlerinde, 41 arkadaş ile yürüdük. İkinci gün(15.01.2015) sevgili Selda ve Oski'nin de
katılmasıyla yürüyüşçü sayımız 43'e çıktı. Bu etkinliğimizi diğer yürüyüşlerden ayıran en önemli fark kar ve buz
oldu. Özellikle ilk gün Kayabükü-Sakarkaya-Karahayıt rotası, tüm ülkemizi etkisi altına alan son yılların en ağır kış şartları sebebiyle patikalardaki suların tamamen donması, bazı yerlerin resmen buz şelalesi olması sonucu, buz ve kar üzerinde geçti.
Kartopu oynaya oynaya, karın çıkardığı kütürdemeleri dinleye dinleye Karya Yolu faaliyeti yapmak, sanıyorum hepimizin üzerinde "camız kaymaklı ekmek kadayıfı" etkisi yaptı. Etkinliğimize 10 Ocak 2015 sabahı saat 06.45'te Sn. Erdinç Bey’in sürprizi ile
Söke Askeri Gazinosu’nda güzel bir kahvaltı yaparak başladık. Saat 09.10'da, yürüyüş başlangıç noktamız olan yaklaşık 350-400 metre rakımdaki Milas’ın Kayabükü Köyü’ne gelip 09.30 sıralarında
yürüyüşümüze başladık. Önce aşağı yukarı 550-600 metrelere yükseliyoruz. Sonra 150-200 metrelere inip fıstık çamları, zeytinlikler, dağ çileği, sandal vb. ağaçların altında, devasa boyutlarda, yıkılıverecek gibi birbiri üzerinde, yan yana duran
kayaların aralarında, şırıl şırıl akan birkaç dere geçerek, saat 12.30 sularında yaklaşık 600 metre rakımdaki Sakarkaya Köyü’ne geliyoruz. Sakarkaya Köyü yaklaşık 2.000 civarındaki nüfusuyla çok geniş bir alana yayılmış, artık köylükten çıkmış oldukça büyük,
betona boğulmuş bir yerleşim yeri. Otantik köy evi neredeyse kalmamış. Köy meydanındaki kahvelerde öğle molası veriyoruz. İkinci sürpriz geliyor. Netice ve Meral Hanımlardan doğum günü pastası. Yaklaşık 3 saat sırt çantalarında buzlu ve karlı patikalarda
pasta taşımak! Kızlarımız gerçekten inanılmaz. Sn. Zeki VAROL Bey’in sakin, mütevazi kişiliğinde, Likya yollarında başlayan dostluklarımız, ekibimizin birbirine sımsıkı bir şekilde bağlanmasını sağlıyor. Herkes birbirine karşı son derece saygılı, yardımsever ve
paylaşımcı. Kocaman bir aile olduk. Yardım meleğimiz Sn. Kemal TIRPAN Bey ile Sn. Nadir ŞENER Beylerin doğum gününü kutlayıp pastalarımızı yedikten sonra saat 13.00 sıralarında tekrar
yürüyüşümüze başlıyoruz. Karlı ve buzlu patikalarda kartopu oynaya oynaya 850-900 metrelere yükseliyoruz. Tepe noktasında, Bafa Gölü’nün muhteşem manzarası karşısında tekrar kartopu savaşı yapıyoruz. Şennur ve Şule herkesi pes ettiriyor.
Hele Şule’nin kartopları Refik’in başında, Zeki’nin kulağında, Bergüzar’ın yüzünde patlıyor. Bu arada emektar fotoğraf makinam soğuktan donuyor. Artık bu güzellikleri kendi makinam ile fotoğraflayamıyorum. Bundan sonra Karahayıt Köyü’ne kadar
Sn. Mehmet KUMRAL Beyin fotoğraf makinası ile fotoğraf ve video çekiyorum. Sevgili Mert ve diğer arkadaşların da çektiği fotoğraf ve videolar ile etkinlik albümünü tamamlayacağım. Karahayıt Köyü’ne 2-3 km. kala Zeki Bey, isteyenlerin yaklaşık 45-50 dakikalık ilave
bir yürüyüşle, Balıktaşı Mağarası’nda, M.Ö. 6000’li yıllarda neolitik dönemden kalkolitik döneme kadar tarihlendirilen, resim sanatının atası sayılan, tarihin ilk insan temalı kaya resimlerini görmeye gidebileceklerini, istemeyenlerin ise Karahayıt Köyü’ne devam
edebileceklerini bildiriyor. Ben donan fotoğraf makinamı bahane ederek gitmiyorum. Asıl nedeni kimseye söylemiyorum. Aslında çok istediğim halde, sol dizim ağrımaya başladığı için Balıktaşı Mağarası’na gidemiyorum. Bir grup arkadaş ile köye devam ediyorum. Saat 16.30 sularında köy kahvesine gelerek bugünkü
etkinliği bitiriyorum. Köy kahvesinin sobasında kemikleri ısınan emektar fotoğraf makinam tekrar çalışmaya başlıyor. Sakarkaya köy kahvesinde konuştuğumuz köylüler “Köylerinde hiç kavga olmadığını, bugüne kadar hiç kimsenin hapse girmediğini” övünerek anlatıyorlar. Seviniyorum. Demek ki böyle yerler sadece
masallarda kalmamış, gerçek hayatta da görmek mümkünmüş. Balıktaşı Mağarası’na giden arkadaşlar da saat 17.00 sularında gelerek birinci gün etkinliğimizi bitirip akşam kalacağımız Bafa Gölü kıyısında Milas-Bodrum yolu üzerindeki Natura Panorama-Oliva Hotel Restaurant Tesisleri'ne (0 252 519 1177 – 0 531 560 3018)
hareket ediyoruz. Akşam yemeğinde, özellikle zeytinyağlılar ve otlardan yapılmış mezeler nefis. Yemekte 3. sürpriz geliyor. Kemal ve Nadir Beylere ilaveten Ümmüsel, Şennur ve Serpil Hanımlar ile Turgay, Erdinç ve Can Beylerin de doğum günü olduğunu öğreniyoruz. Tekrar mum üflemeler, sürpriz pastalar... Karya ailesi
büyüdükçe her gün birilerinin doğum günü olması gayet doğal. Böyle günlere çok önem vermeyen ben, unuttuklarımdan peşinen özür diliyorum. Sevgili Mert’in güzel sesi ve harika yorumuyla seslendirdiği şarkı ve türkülere, başta Süleyman TEMİZER bey olmak üzere hepimiz eşlik ediyoruz. Saat 23:00’ten sonra dinlenmek üzere
odalara dağılıyoruz. Birinci gün yaptığımız 17 km.lik parkurda kırmızı beyaz işaretlemeler gayet iyi. Mesafe levhası sadece köylerde var. Patika üzerinde çeşme yok ama kış mevsimi olması sebebiyle derelerde su bol. Yazın dereler kuruyabilir. Zorlu olmayan, 200-900 metre arası yükseklikte, inişli çıkışlı, çok güzel
bir etap. İkinci gün 11 Ocak 2015 günü sabahı saat 07.00 sularında güzel bir kahvaltı ile güne başlıyoruz. Kahvaltıdaki ürünlerin birçoğu tesis tarafından doğal şartlarda üretiliyormuş. Hızlı bir kahvaltıdan sonra akşam göremediğim tesisi keşfe çıkıyorum.
Bana göre, Bafa Gölü civarında bu güne kadar kaldığım en güzel tesis. Temiz, düzenli ve sakin. Az sayıdaki personel; severek, gönülden, herkese güler yüz ile herkese profesyonelce yardıma koşuyor. Güneş görmeyen yerlerin erimediği
buzlu yollarda, aracımız ile yükselerek 240-250 m. rakımdaki ikinci gün etkinlik başlangıç noktamız Karahayıt Köyü’ne saat 08.45'te gelip hemen yürüyüşe başlıyoruz. Sabah oldukça serin. Patikalardaki buzlar henüz erimemiş. Köylüler çoluk çocuk
donmuş zeytinleri toplamak için bahçelerine gidiyorlar. Artık bu zeytinlerden sadece yağ alınabilirmiş. Güneş yükseldikçe ve biz Bafa Gölü’ne doğru alçaldıkça hava güzelleşiyor. Saat 09.50'de Yediler Manastırı’na (Kellibaron) geliyoruz.
Manastır yakınlarında bir kaya oyuğuna resmedilmiş Hz. İsa’yı doğumundan ölümüne kadar betimleyen fresklerin fotoğraflarını çektikten sonra manastıra geçiyoruz. 12.04.2009 Tarihinde rahmetli Özel ile geldiğimiz manastırın giriş tarafındaki kulesinin
yıkılmış olmasına çok üzülüyorum. Bu bölgedeki manastırlar ilk kez M.S. 7. yüzyıldan itibaren Sina Yarımadası ve Yemen’den gelen Hristiyan rahipler tarafından kurulmuş. M.S. 8. ve 9. yüzyıllarda çoğalan manastırlar sonucu, bölge piskoposluk merkezi haline gelmiş. Maalesef günümüzde hiçbir özel bakım ve koruma görmedim. Manastır çevresinde bulunan onlarca küçük mağarada keşişlerin tek başına çile doldurdukları, çilehanelerin, manastırların ve tarihin ilk insan temalı resimlerinin bulunduğu mağaraların bu kadar korumasız bırakılması, definecilerin ve bilinçsiz insanların tahribatına ve insafına açık olması çok ama çok üzücü. İçim acıyor. Bu duygular ile manastırdan 10.20'de ayrılıp Kerdemelik Mağarası’ndaki kaya resimlerini görmeye gidiyoruz. Yarım saatlik bir yürüyüşle, biraz kaya tırmanışı, biraz da taşlar altından çömelerek geçiş yapıp 10.50'de mağaraya geliyoruz. Beşparmak (Latmos) Dağı’nda bulunan tarihin ilk resimlerinin ana teması insan. Resimler insanı birey olarak değil, toplumun bir üyesi olarak
göstermekte. Resimlerde kadınla erkeğin arasındaki ilişki, doğurganlık ve aile ön plana çıkmakta. 10-15 dakika içinde bütün ekip tabanı su ile dolu mağaraya sırayla girip resimleri gördükten sonra Gölyaka’ya doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz.
Tabii ki bu tırmanış ve çömelişlerden sonra dizimdeki ağrılar iyice artıyor. Dizlik takıyorum. Saat 12.00 sularında Gölyaka’ya ulaşıyoruz. Hiç durmadan asfalt yol üzerinde 4 km. daha yürüyüşümüze devam edip saat 12.50'de, günümüze kadar yaşamın kesintisiz
devam ettiği ender yerleşim yerlerinden Kapıkırı Köyü’ne geliyoruz. Kapıkırı'nda, Bafa Gölü'nün kıyısında bulunan Herakleia kamp yerinde öğle molası veriyoruz. Saat 13.30 sıralarında İkizada’yı
görmek üzere tekrar yürüyüşe başlıyoruz. Fakat Bafa Gölü’nde su seviyesinin çok yükselmesi sonucu İkizada’ya geçemiyoruz. Geri dönerek saat 15.00 sularında faaliyetimizi bitirip Bafa Gölü kıyısında güneşli sıcacık bir havada keyif yapmaya başlıyoruz.
Herakleia Restaurant ve kampın işletmecisi Sn. Hüseyin KÜÇÜKTİRYAKİ (0 537 338 6145) Bey’in musluğa taktığı hortum sayesinde dizime soğuk su uyguluyorum. Buz gibi su diz ağrımı azaltıyor. Yaprak kımıldamayan sakin bir havada, ütülenmiş çarşaf
gibi, ayna gibi Bafa Gölü’nün kıyısında sıcacık bir havada güneşi batırana kadar kalıyoruz. Güneşin batması ile arkadaşlar aracımıza yöneliyor. 15-20 dakika daha kalıp masmavi gölün kıpkırmızı
mesafe levhaları bu bölgede bolca var. Gölyaka’dan sonra hep Kapıkırı içinde olunduğu için su sıkıntısı yok. Zorlu olmayan, tarih ve doğanın iç içe geçtiği mükemmel bir etap. Şişen dizimin
tedavi edilmesi için MR sonucunu beklerken, bir kez daha bizleri masal ülkesine götürüp masal kahramanları yapan sevgili bilge rehberimiz Sn. Zeki VAROL’a çok ama çok teşekkür ediyorum.
Etkinliğimizin sorunsuz bir şekilde geçmesinde çok emeği olan yardım meleğimiz Sn. Kemal TIRPAN ile milli artçımız Sn. Refik KIZILATA’ya, sevgili Birol SAĞIN’a, kahvaltı sürprizi için Sn. Erdinç
IŞIKLIGÜN’e, katılımcı tüm arkadaşlara ve kaptanımız Halil Bey’e çok teşekkür ediyorum. MR sonucunda dizimin tedavisini sorunsuz bir şekilde tamamlayarak, masalsı rüyanın kalanından mahrum kalmamak en büyük dileğim.
Sağlıkla
kalın.
Ayhan
YÖRÜK
Karya (Karia)
Yolu 8. Etap Fotoğraflarını görmek
için lütfen burayı tıklayınız.
Karya (Karia) Yolu 8. Etap Videosunu görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Karya (Karia) Yolu 8. Etap Videosunu görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Not: Bu
yazının hazırlanmasında aşağıdaki web sayfalarından yararlanılmıştır.
Meral UFACIK 21 Ocak 2015, 12:16
YanıtlaSilEline sağlık Ayhan Abi. Bu etaba Karia nın incisi diyorum.
Meral UFACIK 21 Ocak 2015, 12:16
YanıtlaSilEline sağlık Ayhan Abi. Bu etaba Karia nın incisi diyorum.
Turgay TEKMEN 21 Ocak 2015, 12:19
YanıtlaSilEline,yüreğine sağlık...
Nurgül MORAY 21 Ocak 2015, 12:25
YanıtlaSilAyhan abi ellerine sağlık...Sayende anılar hatıralar yaşıyor...Teşekkür ederiz.Sevgilerimle...
Press Ercan 21 Ocak 2015, 12:34
YanıtlaSilEline sağlık Ayhan abi..Yaşatıyorsun yeniden o güzellikleri bize.
Gülsüm SARIŞEN 21 Ocak 2015, 12:49
YanıtlaSilMakineniz bozulmasına rağmen çok detaylı çok güzel bir anlatım yapmışsınız. Ellerinize sağlık Ayhan abicim. Gelsin Karia 9 :)
Ümmüsel KARAHAN 21 Ocak 2015, 12:50
YanıtlaSilGönlüne, eline, ayağına sağlık Ayhan Bey bize yeniden Kaya'yı yaşattığın için devam...
Oğuz ANTEPLİ 21 Ocak 2015, 12:56
YanıtlaSilEline Emeğine sağlık Ayhan abicim. 2 Günde ne kadar çok şey yaşamışız,bize 15 dakikada tekrardan anlattın. Sağolasın...
Mert MORAY 21 Ocak 2015, 13:07
YanıtlaSilÇok çok güzel ayhan abim. Eline sağlık sayende bilgileniyor ve keyifleniyoruz.:))
Kevser KALAĞAN 21 Ocak 2015, 13:16
YanıtlaSilAyhan abicim ellerine, gözüne, yüregine, kalemine sağlık...Nasıl güzel anlatmışsın...Her cümlede her kelimede sanki ordaymışım gibi hissettim...
Netice KURTOĞLU 21 Ocak 2015, 14:08
YanıtlaSilAyhan abicimmm bu güzel anlatım için çookkk tşk ederiz. Gerçekten o güzellikleri yeniden yaşadık :) Ve itiraf ediyorum : Ben iki tane pasta getirince çantama sığmadığından dolayı bir tanesini Kemal abinin haberi olmadan ona verdim , yani taşımada meleğimiz S.O.S. Kemal abinin de emeği var. Çoookk geçmiş olsun önemli bir şey olmamasına sevindim çok dikkat et Ayhan abicim daha gidecek çoookk karyalarımız olacak :)
Nadir ŞENER 21 Ocak 2015, 22:53
YanıtlaSilAyhan Bey tebrikler, elinize sağlık çok beğendim .
Bergüzar BALABAN 22 Ocak 2015, 14:42
YanıtlaSilMuhteşem doğa, güzel oynayanlar, güzel çeken, güzel rehber, güzel. Ellerinize sağlık Ayhan Bey.
Gül Şule DAĞERLİ 22 Ocak 2015, 14:59
YanıtlaSilAyhan Abi, çok ama çok güzel olmuş. Emeğinize sağlık.
Nustafa KIZILCA 22 Ocak 2015, 22:00
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Ayhan Bey.Eline,emeğine sağlık.