Barınma ve korunma amacıyla ilk kez Etiler
tarafından oyulmuş olan kalenin içinde birbiriyle bağlantılı çok sayıda tünel
ve oda yer alıyormuş. Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar
zamanında da sığınak olarak
kullanılmış. İlk yerleşim kalede başlamış ve nüfus
fazlalaştıkça, yamaçlardan
aşağılara basamaklar halinde inen iki
katlı yeni evler yapılmış. Üç yanı
dik vadiler ile çevrili 90 m.lik yüksekliği ile Kapadokya’nın en büyük peri bacası olarak adlandırılan Ortahisar Kalesi ve çevresi, iki-üç katlı tüf kayalardan oluşan evlerde halen
dik vadiler ile çevrili 90 m.lik yüksekliği ile Kapadokya’nın en büyük peri bacası olarak adlandırılan Ortahisar Kalesi ve çevresi, iki-üç katlı tüf kayalardan oluşan evlerde halen
yaşamın devam ettiği, tarihi dokunun
bozulmadan görüldüğü, Kapadokya Bölgesi’nin en güzel köşelerinden biri. Kalenin yüksekliği kuzeyden
yere 80 m. iken, güneyden 110 m.yi buluyormuş. Uçhisar Kalesi’ne
göre daha küçük bir kütle olmasına
rağmen
daha dik başlı ve daha yüksek. Tepesine çıkmak Uçhisar kadar rahat ve kolay değil.
Oldukça dik demir merdivenler ile orta bölüme kadar çıkılıyor. Buradan en üste çıkış ise yasaklanmış. Çünkü
kale duvarının dış tarafında kayaya
oyulmuş dar bir
basamaktan, uçurum kenarında boşluk hissinde çıkış, bu işe alışkın olmayanlar için tehlikeli olabilir. Orta bölümden de
manzara müthiş, çok güzel. Şimdiki yerleşim, 11.
yüzyıl başlarında Horasan’dan
gelerek, kale eteklerinde hazır buldukları mağaraları geliştirip
ilave yerler
oyarak 9 ayrı mesken yapan Özbek Türklerinden Hibe Dede ile 8 kardeşinin
devam eden nesliymiş. Burası aynı zamanda ülkemizin
soğuk hava deposuymuş. Önceleri
barınak olarak kullanılan
tüf kayalar içinde yer alan 700’ü aşkın soğuk hava
deposunda, bölgeye has elma ve patates ile Akdeniz Bölgesi’nden gelen limon
ve portakallar muhafaza ediliyormuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder