04.12.2016 Pazar günü,
Olimpos Dağcılık Kulübü’ne isim babalığı yapan, Olimpos Dağları’nın Ülkemizde en bilinenlerine çıkış projesi
kapsamında, 2. Olimpos etkinliği olarak,
1.513 m.
yüksekliğindeki Spil Dağı’na
yüksekliğindeki Spil Dağı’na
çıkmak üzere, Manisa’ya geldik. 1. Olimpos olarak 29-30 Ekim
2016 tarihlerinde Antalya Tahtalı Dağı’na
çıkmıştık. Manisa’ya 24, Sütçüler Köyü üzerinden İzmir’e 50 Km. mesafede bulunan
Spil Dağı zirvesine farklı
rotalardan çıkılabilmekte. Kanyon, derin vadi, dere
yatağı, dolin ve mağara bulunan Spil Dağı’na bizler Oduncu Vadisi rotasından çıkacağız. Manisa merkeze gelip bir şeyler
atıştırdıktan sonra, araçlarımız yürüyüş
başlangıç noktasında bizleri bırakıyor.
1991 yılından bu yana kaç kez çıktığımı hatırlayamadığım, ismi Manisa ile
özdeşleşmiş efsaneler dağı Spil’e, bu sefer Olimpos Dağları etkinliği olarak gelmek, farklı ama güzel bir
duygu. 14-15 derecelerdeki hava da tam yürüyüş kıvamında. B grubu olarak 8
arkadaş, sevgili Eyüp KARAMAN rehberliğinde saat 10:30 sularında yürüyüşe başlıyoruz. Kızılçam, karaçam gibi yeşil
ağaçların
arasına serpişmiş, akçaağaç, karaağaç, ardıç, meşe vb. ağaç
çeşitleri ile makilik bitkilerin sararıp kızarmış yaprakları arasında devam
eden patikada, 875 metrelerde ince bir kar tabakası ile karşılaşıyoruz.
Yükselmeye devam ettikçe kar örtüsü çok artmıyor. Güneşin görmediği gölge
yerlerde en fazla 5-6 cm. kadar var. Yürüyüşün faklı noktalarında Manisa’dan 4
farklı dağcı grubu ile karşılaşıp sohbet ettikten sonra,
saat 13:30 sularında,
Manisa Lalesi şeklinde yeniden inşa edilmiş yangın gözetleme kulesine gelerek
zirveye çıkmış oluyoruz. Spil Dağı’nın her yerinde doğal olarak yetişen, ünlü Manisa
Lalesi ile beraber 20 kadar
endemik tür varmış. Yangın gözetleme kulesinin
demir kapıları zincir ile kilitli olduğu için binanın üzerine çıkamıyoruz. Son
yıllarda otoyol tarzında oldukça geniş taş döşeme yol yapıldığı için ziyaretçi sayısı
oldukça
fazla. Araçların biri geliyor, biri gidiyor. Eski bakirliği kalmamış.
Bir şeyler atıştırdıktan sonra saat 14:00 sularında inişe geçiyoruz. 14:30
sularında da At Alanı Yaylası’nda A grubu ile buluşuyoruz. Yıllardır
bakılamadığı için bırakılan yılkı atlarının çiftleşmesiyle çoğalan yaban at sürülerinden adını alan yaylada, rehberimiz Sn. Eyüp KARAMAN ve Soma’dan gelen Sn. Recep GÜREL’le vedalaşıyoruz. Onlar çıkış
bakılamadığı için bırakılan yılkı atlarının çiftleşmesiyle çoğalan yaban at sürülerinden adını alan yaylada, rehberimiz Sn. Eyüp KARAMAN ve Soma’dan gelen Sn. Recep GÜREL’le vedalaşıyoruz. Onlar çıkış
yaptığımız Oduncu Vadisi rotasından iniş yaparak Manisa’ya dönecekler. Bizler ise Sn. Menderes KULİNCA
rehberliğinde Beşpınar Köyü’ne devam edeceğiz. Spil Dağı Milli Parkı At Alanı
Yaylası’nda inşa edilen Orman
Köşkleri’nin inşaatları nispeten bittiği için
ortalık geçmiş yıllara göre daha derli toplu. Burası yayla olmaktan çıkmış
bence. Geniş yollarında hafta sonları resmen yoğun bir araç trafiği var. Yakında,
Adana Tekir
Yaylası’na, Rize Ayder Yaylası’na ya da Trabzon Uzungöl Yaylası’na dönüşmez
inşallah. Saat 16:45 sularında Beşpınar Köyü’ne ulaşarak Olimpos-2 etkinliğini
bitiriyoruz. Wikiloc’a göre toplam 14,62
km. yürürken,
704 m.’den 1.552 m.’de bulunan zirveye çıkmış, oradan da 993 m.de ki Beşpınar Köyü’ne inmişiz. Oduncu
Vadisi, oldukça dik olmasına rağmen tamamen belirgin patikalarda devam eden,
teknik zorluğu olmayan, çeşmesi bol çok güzel bir rota. Başta sevgili
rehberlerimiz Sn. Eyüp KARAMAN ile Sn. Menderes KULİNCA olmak üzere yürüyüşçü
bütün arkadaşlara çok teşekkür ederek yazımı bitiriyorum.
Sağlıkla kalın.
Ayhan YÖRÜK
SPİL DAĞI (OLİMPOS-2) Etkinliği fotoğraflarını görmek
için lütfen burayı tıklayınız.
SPİL DAĞI (OLİMPOS-2) Etkinliği videosunu görmek
için lütfen burayı tıklayınız.
Mustafa ARIZ 09.12.2016 10:38
YanıtlaSilAyhan bey Merhaba. Sadece çıkışınızı yazmışsınız. Olimpos'lar nedir ismini nereden almıştır, Mitolojideki özelliği nedir. Dağın bilgileri-çıkış rotaları ( Teknik-Doğa yürüyüşü ( Hiking ) ;Çoğrafi veya grid koordinatlar ,Mitolojik,Tarihi,Florası,Faunası vs. yazarsanız daha ilgi çekici olur.Saygılarımla.
Etkinlik yazılarımın bir sayfadan daha fazla olmamasına uğraşıyorum. Çünkü yazı uzadıkça ben dahi sıkılıyorum. Sizin belirttiğiniz türde bir yazı ise ayrı bir uzmanlık alanı. Daha profesyonelce tabii ki hazırlanabilir. İleride, yapılan faaliyetin unutulmaması, hoş bir hatıra kalsın diye amatörce bu kadar yapabiliyorum Mustafa Bey.
SilHüseyin BİLEKLİ 09.12.2016 19:07
YanıtlaSilElinize sağlık... Diğer yazılarınız gibi bunu da beğendim...
Hafize YİĞİT 12.12.2016 09:50
YanıtlaSilNeden Olympos ?
Olympos demiş yaşadığımız coğrafyanın insanları başı göklere yükselip bulutlara karışan yüksek dağlara. Önce hayalinde yarattığı tanrıları oturtmuş zirvelerine, sonra tanrılara denk gördüğü, tanrı katına yükselttiği kahramanlarını ve krallarını yerleştirmiş doruklarına.
Önce Sümerlerde başlamış yüksek dağların doruklarının kutsallığı inancı, ardından dağların gergef gibi işlediği Anadolu’ya, oradan Yunanistan’a doğru geçmiş bu inanç. Sümerler dağlara ibadethane kuramamışsa bile yüksek dağlara benzetmişler yedi katlı, basamaklı Ziggurat denen tapınaklarını.
Doruklarını kah gelinlik gibi geçirdiği karların, kah başına taç gibi yerleşen bulutların süslediği on dokuz yüksek dağa Olympos demiş ve Olymposların zirvelerini kimi zaman tanrılarına adamış, kimi zaman ibadethanelerini yerleştirmiş Anadolu halkı.
Bursa Uludağ, Bartın’da Arıt Dağı, Antalya’da Tahtalı Dağı, İzmir Kemalpaşa’da Nif Dağı, Edremit kuzeyindeki Kazdağı, Toros Dağları, Aladağ, Hisardağı, Çıralıdağ, Kardüzdağı, Kızılkaya dağı, Musa Dağı, Allahu Ekber Dağı antik çağda Anadolu’da Olympos olarak anılan dağlardan ilk akla gelenler.
Anadolu halkı yıllar ve çağlar içinde unutmuş Olymposları, başka başka adlarla anılır olmuş başı bulutlara karışan yüksek dağlar. Anadolu’nun unuttuğu Olympos’a Yunanistan sahip çıkmış Tesalya bölgesindeki Olympos adıyla anılan tek bir dağla.
Tarih boyu yücelik ve ululuk simgesi olmuş dağlar. Ülkenin koruyucusu, çatısı kabul edilmiş çoğu zaman. Tanrılara yaklaşılan, olgunluğa ulaşılan okul olmuş neredeyse tüm inançlarda. İnsanlar sadece inançlarını mı mesken etmiş yüksek dağlara?
Özgürlüğe kaçış olmuş tarih boyu dağlar. Kimi baskılardan kaçıp sığınmış dağlara, kimi zorba yasalardan ve insanlardan kaçıp mesken tutmuş dağları. Belki o sebepledir ki hep özgürlüğün, baş eğmezliğin, bağımsızlığın, onurun, dik durmanın, sözünün eri olmanın simgesi olmuş dağlar; tıpkı günümüzde kentlerin ağır yaşam koşullarından, kirli havası ve yoğunluğundan, sosyal statü adı altında insana giydirilmiş urbadan kaçış noktaları olması gibi.
Doruklarına tanrılarını oturttuğu dağların etekleri ve yamaçları yurt olmuş, ocak olmuş, yuva olmuş insana ama hep gözü karlı bulutlu tepelerinde olmuş dağların. Tutku olmuş çoğu zaman doruklara ulaşmak.
Çağlar boyu nesilden nesile zamanımıza ulaşan, kanımıza, genimize işleyen bu tutku belki bizleri doruklarına ulaşamasak da; yamaçlarında dolaşmak, havasını solumak, tarihine dokunmak, tüm canlılığıyla beslediği ağaçların, bitkilerin, çiçeklerin arasına karışmak arzusuyla dolduran. Yine bu arzudur ki; dostlukla, sevgiyle, dayanışmayla Anadolu’nun yüksek dağlarında dolaşmak için bizleri OLYMPOS’da buluşturup bir araya getiren…
Neriman YALÇIN