3 Temmuz 2016 Pazar

AKDAĞ - UYLUK TEPE Zirve Faaliyeti (3.021 M. – Wikiloc 3.051 M.) - Gömbe Yaylası-Kaş/Antalya

03.06.2016 Saat 18:30 sularında telefonum çalıyor. Sevgili Zeki VAROL “Hadi Akdağ’a gidiyoruz.” diye söylediğinde “Ne zaman?” diye soruyorum. “Bu akşam saat 03:00 sularında yola çıkarız.
Sabah çorbamızı Gömbe Yaylası’nda
içeriz. Aracımızı Subaşı Yaylası’nda bıraktığımız gibi Akdağ zirveye gidip, aynı gün döneriz.” şeklinde programı bir çırpıda açıklayıveriyor. “Peki” diyorum. Yalnız iki şey istiyorum. Birincisi Subaşı Yaylası’na giderken 
Alevi-Bektaşi Yurttaşlarımızın Hac yeri konumunda olan Uçar Su Şelalesi’ne uğramak, ikincisi de etkinlik sonunda çok yorgun olacağımızdan dönmeyip, Subaşı Yaylası’nda kamp yapıp, ertesi sabah dönmek. Pazar günü İzmir’de işi 
olduğunu belirterek “Dönüş kararını, yorgunluk durumumuza göre orada veririz.” diye anlaşıyoruz. Hazırlıklara başlıyorum. Akşam da ev gezmesi var. Her neyse sonuçta, çok spontene oluşan bu faaliyetimize, 04.06.2016 Cumartesi Sabahı saat 03:00 sularında, sevgili Birol SAĞIN
ve Zeki VAROL ile buluşarak başlıyoruz. Saat 08:00 sularında Kaş’ın Gömbe Yaylası’na varıyoruz. Çörekçi Restaurant’ta nefis ezogelin çorbalarımızı içtikten sonra, Subaşı Yayla yolu üzerinde ki Uçar Su Şelalesi’ne
doğru devam ediyoruz. Yeşil Göl’ün biraz ilerisinde aracımızı bırakıp, yaklaşık 1 – 1,5 km. yürüyerek, saat 08:50 sularında Uçar Su Şelalesi’ne ulaşıyoruz. Yörenin Hristiyanlıktan Müslümanlaşması sırasında sık sık yörede gönül fethine çıkan
Abdal Musa, bir gün Uçar Su’yun arka yönünde bir köye gitmiş. Köy halkı çok yoksulmuş. Susuzluk yüzünden ekinleri kurumuş. İkram edecek bir şey bulamamışlar ve bu yüzden çok utanmışlar. Abdal Musa bu durumu görünce “Ben size 
su verirsem, siz de elde edeceğiniz ürünlerden bana pay verir misiniz?” diye sormuş. Köylüler “Ne demek, ürünün lafı mı olur, sen yeter ki su ver.“ diyerek söz vermişler. Bunun üzerine Abdal Musa asasını yere vurarak su fışkırtmış
Köylüler buna çok sevinmişler. O yıl bol ürün elde etmişler. Abdal Musa hasat sonu köylüden söz verilen ürünü almaya geldiğinde “Hadi be Derviş, bu suyu Allah verdi, sen de kim oluyorsun.” gibi kaba laflar etmişler. Bunun üzerine 
Abdal Musa köylülere “Siz yazın su içmeye, kışın geçmeye yol bulamayın.” demiş. İşte o gün bu gündür kupkuru dağ yamacında taşlar arasında fışkıran ve adeta uçarcasına gürül gürül akan sular, yazın 06 Mayıs Hıdırellez’den itibaren
Gömbe Yaylası-Elmalı Ovası’na, Ekim’in ilk haftasından itibaren kışın ise, Kaş Ovası’na akarmış. Böylece beddualı köylüler, kışın suyun coşkulu akmasından geçmek için yol bulamazken, yazın içmeye su bulamazlarmış. 
Ama Gömbe Yaylası ile Elmalı Köylüleri ise ürünlerine su lazım olduğu zaman diliminde yeterli suya kavuşur bereketlerine bereket katarlarmış. Bir başka öyküye göre ise, Abdal Musa bir gün Fethiye yakınlarında çobanlardan abdest almak için su istemiş. Ancak ona kimse su vermemiş. 
Daha sonra Gömbe Yaylası-Elmalı tarafına gelen Abdal Musa, karşısına çıkan bir çobandan yine su istemiş. Çobanın pınardan verdiği su ile namazını kılan Abdal Musa, bir isteklerinin olup olmadığını sormuş. Aksakallı pirin kim olduğunu bilmeyen çobanlar “Bu pınar yaz aylarında
susuzluğumuzu gideriyor. Ancak kışın taşıp seller oluyor ve ekili tüm arazilerimiz zarar görüyor.” diye yakınmışlar. Bunun üzerine Tanrı’ya dua eden Abdal Musa “Bu pınar yazın Gömbe’ye, kışın da abdest suyunu çok görenlere gitsin.” diye yakarmış. O zamandan itibaren 
Uçar Su Şelalesi, 06 Mayıs Hıdırellez’den itibaren Gömbe-Elmadağ tarafına, Ekim ayının ilk haftasından itibaren ise Fethiye yönüne akmaya başlamış. Velhasıl bu büyülü coğrafyada anlatılan birçok efsane daha var. Gerçek olan şu ki, Alevi-Bektaşi Yurttaşlarımız her yıl 09-10 Haziran 
tarihlerinde Elmalı Tekke Köyü’nde düzenlenen Abdal Musa’yı anma törenlerinden önce, Uçar Su Şelalesi’ni ziyaret edip, kurbanlar keserek dileklerde bulunuyor, zemzem niyetiyle su içerek, bidonlar doldurulduktan sonra, 
Yeşil Göl’ün kıyısında Cem Töreni’nde semah dönüyorlar. Saat 09:10 sularında Uçar Su ve Yeşil Göl’den ayrılarak aracımızı bırakıp yürüyüşe başlayacağımız 
Subaşı Yaylası’na hareket ediyoruz. 09:50 Sıralarında da yürümeye başlıyoruz. Saat 10:40 sularında İkiz Göl Yaylası’nı, 11:00 sularında ise Evkaya Yaylası’nı 
arkamızda bırakıp 11:35 sularında Deve Boynu Kabarığı Yaylası’na ulaşıyoruz. Buradan ikiye ayrılarak ben klasik rotadan, Zeki ve Birol Bey’ler ise sağ taraftaki sırttan
zirveye doğru hareket ediyoruz. Saat 12:55’te Akdağ zirvesi Uyluk Tepe’ye(3.021 M.), namı diğer At Kuyruk Sallamaz’a ulaşıyorum. Böylece 2011 yılı Kasım ayında kar ve tipi nedeniyle çıkamadığım zirveye, yaklaşık 3 saatte çıkmış
oluyorum. Oldukça kuvvetli rüzgar var. Zirve taşlarını siper edinerek oturup arkadaşlarımı beklerken, 3 dağcı daha zirveye geliyorlar. Alanya’dan gelmişler. Bir hafta önce Kızlar Sivrisi’ne çıkmışlar, bu hafta da Akdağ’a gelmişler. 
Bir süre sohbet ediyoruz. Zirve defterini imzaladıktan sonra Alanya’lı arkadaşlar inişe geçiyorlar. Ben de arkadaşlarımı beklemeye devam ediyorum. Saat 14:00 sularında onlar da geliyor. Böylece zirveye çıkış için farklı bir rota daha 
öğrenmiş oluyorlar. Söylediklerine göre klasik rotaya göre daha uzun ve daha sevimsiz bir rotaymış. Saat 14:30’a kadar rüzgarlı ama açık havada Akdağ Zirve’sinin tadını çıkarıyoruz. Zirve defterini imzalıyoruz, resimlerimizi çekip, 
Dünya Çevre Gününü kutladıktan sonra inişe geçiyoruz. Dönüş rotamız Taşlı Dere Vadisi’nden Kuru Ova Yaylası’na, oradan da başlangıç noktamız olan Subaşı Yaylası’na. Saat 15:15 sularında, Taşlı Dere Vadisi’nin 
başında bir şeyler atıştırıp, saat 16:00 sularında inişe devam ediyoruz. Taşlı Dere Vadisi, adından da anlaşılacağı üzere tamamen irili ufaklı taşların üzerinde zorlu bir iniş. Yağmurlu havalarda sel riski de olabilir. Kuru Ova Yaylası 
ise yemyeşil düz bir alan. Yüzlerce keçi birazda koyun sürüsü var. Uzun kulaklı bir oğlak seviyoruz. Birol’u annesi sanıp cork cork parmağını emiyor. Cana yakın bay bayan Oba 
sakinleri ile konuşuyoruz. 18:30 sularında Subaşı Yaylası’nda etkinliğimizi bitiriyoruz. Bizim Birol hemen kendini buz gibi yayla sularına atıyor. Ben ve Zeki ise ancak ayaklarımızı
yıkıyabiliyoruz. Dönüşte Gömbe Yaylası’nda ki dostumuz Hüseyin ÇİLENGİR Ağabey’e uğruyoruz. Meryem Abla’nın nefis peynirli-otlu gözlemelerini yerken Hüseyin Ağabey “Bölgede 10.000 ağacın üzerinde 1.000 yaş üzeri 
Sedir Ağacı saydığını, bu ağaçları Dünyada bulunan 196 devlete paylaştırılarak bir “Dünya Barış Ormanı” projesi olduğunu, bu projenin Çekül Vakfı ile 3 Bakanlık tarafından kabul gördüğünü anlatıyor.” 
Çok mutlu oluyoruz. Kendisini tebrik ediyoruz. Hüseyin Ağabey ile Meryem Abla’ya çok teşekkür ederek yanlarından ayrılıp yola çıkıyoruz. Karanlık basmadan Elmalı Tekke Köyü’nde bulunan Abdal Musa Türbesi’ni de görmek 
istiyoruz. Ama karanlığa kaldığımız için Türbeyi dışarıdan ziyaret edebiliyor, içeriye giremiyoruz. Sonuçta 20:50 sularında dönüş yolculuğumuz başlıyor. Denizli’ye kadar pek sorun olmuyor. Denizli’den sonra yorgunluk iyice çöküyor. 
Göz kapaklarımız kapandıkça kapanıyor. Uyumamak için belki bir aylık çay, kahve, nescafe içip, çekirdek fıstık yiyoruz. Sonuçta bir gün önce sabaha karşı 03:00’te başladığımız etkinlik, ertesi gün yine sabaha karşı
03:00 sularında İzmir’e ulaşarak sona eriyor. Akdağ Uyluk Tepe etkinliğimizde Wikiloc’a göre, 2.001 M.’den 3.051 M.’ye çıkarken 16 Km. yürümüşüm. Tabii Zeki ve Birol Bey’ler sağ sırttan zirve yaptıkları için biraz daha fazla 
yürüdüler. Hep yaylalardan geçildiği için su sıkıntısı yok. Yaylacılar çekingen değil. Bay bayan herkes ile konuşulabiliniyor. Bu güzel faaliyet için sevgili dostlarım 
Sn. Zeki VAROL ile Sn. Birol SAĞIN’a tekrar çok teşekkür ederek yazımı bitiriyorum.
Sağlıkla kalın.
Ayhan YÖRÜK


Akdağ Uyluk Tepe Zirve faaliyeti fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.

Akdağ Uyluk Tepe Zirve faaliyeti video günlüğünü görmek için lütfen burayı tıklayınız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder