02-03 Nisan
2016 tarihlerinde, Datça Yarımadası
Bölümü’nün, 2015-2016 sezonu son Karya (Karia) Yolu faaliyeti olan 4. etabını yürümek
üzere, 51 Karya
sevdalısı arkadaş ile 06.30 sularında Datça’ya geldik. Cafe Datça’nın nefis börek, çörek,
gevrek çeşitleriyle kahvaltımızı yaptıktan sonra, aracımız ile 07.00
sıralarında, ilk Knidos’un kurulduğu bugünkü
Datça’nın 2 km. kuzeydoğusunda bulunan Burgaz'a (Palaia Knidos) gittik. Datça Yarımadası’nın en ucundaki Tekir Burnu’nda bulunan
Datça’nın 2 km. kuzeydoğusunda bulunan Burgaz'a (Palaia Knidos) gittik. Datça Yarımadası’nın en ucundaki Tekir Burnu’nda bulunan
Helenistik Knidos, İ.Ö. 4. yüzyıldan itibaren
Burgaz'ın (Palaia Knidos)’un terk edilmesi ile kurulmuş. Kazıların halen devam
ettiği antik yerleşim henüz toprak altında. 15-20 dakika kadar burada güneşin
doğuşunu seyrettikten sonra, 07.30 sularında yürüyüşe
başlayıp 07.45'te Eski Datça’ya ulaşıyoruz. Neredeyse her köşesinde izine rastlanan Can
(Baba’yı) YÜCEL’i ana ana, taş döşeli daracık sokaklarda bir tur attıktan
sonra Eski Datça’dan ayrılıyoruz. Saat 08.30 sıralarında Hızırşah Köyü’nden
geçip 12.00
sularında Domuz Çukuru Bükü’ne geliyoruz. Buranın özel arazi
olduğunu söyleyen iki kişiyle kısa bir tartışmadan sonra denizin kıyısında öğle molası veriyoruz. Bizler daha çantalardan kumanyalarımızı
çıkarmadan Birol hooop denize atlıyor. Ne zaman
soyundun, ne zaman giyindin.
Bizleri çatlatırcasına bundan sonraki büklerin birçoğunda denize girip çıkıyor.
Bu arada her yer yemyeşil, tabiat tam bahar havasında. Bütün çiçekler rengarenk
açmış. Arılar vızır vızır çalışıyor. Ünlü Datça bademinin hasat zamanı. 23-24
derecelerdeki hava sıcaklığı bizleri bunaltıyor. Sonunda 14.30 sularında
Kızılbük’e ulaşıp kendimizi denize atıyoruz. Serin su çok iyi geliyor. 15-20 dakika sonra tekrar yürümeye başlıyoruz. Bundan sonra rota oldukça zorlu. Birbirinden güzel büklerin oldukça dik
kenarlarında, iniş ve çıkışlar şeklinde devam ediyor.
Uçurum kenarındaki oynar taşlardan oluşan incecik patika çok dikkat gerektiriyor.
Hele Hayıtbükü’ne gelmeden önceki yaklaşık
250 m.lik son çıkış oldukça dik. Sonuçta 17.50'de Hayıtbükü’ne
ulaşıp
soğuk bir şeyler içerek biraz dinleniyoruz. Sonra Ovabükü’ne devam edip
18.30 sıralarında birinci gün etkinliğimizi bitiriyoruz. Bugün Wikiloc’a göre 25.02 km. yürümüşüz. Bu rotada Hızırşah
Köyü’nden sonra büyük kayanın altındaki çeşmeden
başka su kaynağı
görmedik. Kırmızı-beyaz
işaretler gayet iyi. Mesafe-yön levhaları ise bolca var. Aracımız ile Palamutbükü’ne
gelip akşam kalacağımız Tuna Bungalow Evleri (0 252 725 5518) ile etrafındaki
pansiyonlara dağılıyoruz. Palamutbükü’nde hepimizi alacak
büyüklükte tesis yok. Ayrıca sezon açılmadığı için çoğu kapalı. İnsanlar ise badem hasatı yapıyorlar.
Her şeye rağmen herkes kaldığı pansiyondan oldukça memnun. Hepsi
tertemiz tesisler. Akşam yemeğimizi ve sabah kahvaltımızı Palamutbükü Sahili'nde
Tuna Bungolow Restaurant Tesisleri’nde yapıyoruz. Akşam yemeğinden sonra sevgili
Hafize Hanım’dan Olimpos Dağcılık Kulübü’nün kuruluşunun onaylandığını ve bu
faaliyetin Olimpos Dağcılık’ın ilk faaliyeti olduğunu öğreniyoruz. Hayırlı
uğurlu olsun.
Sevgili Fatih Bey’in çok hoş yönlendirmeleri ile şarkı, şiir ve
sohbetlerden sonra pansiyonlara dağılıyoruz. Sabah, güneşinin kızıllığında
Palamutbükü Sahili'nde kahvaltımızı yaptıktan sonra, ikinci gün faaliyetimize
başlamak üzere aracımız ile Mesudiye Köyü’ne gidiyoruz. Palamutbükü’nün
güzelliği
karşısında bir grup arkadaş yaklaşık 10 km.lik Mesudiye-Palamutbükü
etabını yürümekten vazgeçip denizin kıyısında pazar keyfi yapmaya karar
veriyorlar. Ben yürümeyi tercih ediyorum. Çünkü Palamutbükü’ne her zaman
gelebilirim ama Mesudiye-Palamutbükü
arasını ise böyle bir ekip olmadan yürüyemem.
Etap, biraz zorlu olmasına rağmen bence çok güzel. Yükseldikçe Mesudiye Köyü’nün
sahilleri olan Hayıtbükü ile Ovabükü’nü, tepenin öbür tarafında ise
Palamutbükü’nü kuşbakışı seyretmek çok büyük bir keyif. Azırgan
çiçekleri her
yeri sarıya boyamış. Tepenin inişindeki yaşlı teyzenin ışıl ışıl gülen yüzü
ile bizleri karşılaması, bahçesinde bulunan badem ağacındaki bademlerin
neredeyse tamamını koparıp bizlere vermesi, unutulacak gibi değil. Saat 10.30
sıralarında Palamutbükü’ne
ulaşıyoruz. Bugün buranın pazarıymış. 5-10 köylü
teyze evde, bahçede ne varsa getirip satmaya çalışıyorlar. Sabah yürüyüşe
gelmeyen arkadaşların da katılımıyla Palamutbükü’nü boydan boya yürüyerek
faaliyetimize devam ediyoruz. İki tarafı rengarenk
çiçeklerle, badem bahçeleri
ile çevrili toprak yolun sert zemininde yaklaşık iki saat yürüyoruz. Hava bugün de
23-24 derecelerde oldukça sıcak. Yol üzerindeki cılız bir çeşmeden sonra Belen Köy
Mezarlığı'ndaki çeşme bizleri bir nebze rahatlatıyor. Sonra patikaya girip 13.30 sularında dik bir iniş yaparak Kalamış Bükü’ne ulaşıyoruz. 30-40 yıldır burada, yolu izi olmayan,
ihtiyaçlarını bizim
geldiğimiz patikalardan ya da denizden karşılayarak yaşayan
Hüseyin DEMİRTOSUN Ağabey, bizleri çok sıcak karşılıyor. Çay demliyor. Öğle molası veriyoruz. Büyük çoğunluğumuz bu cennet
bükte denize giriyor. Ama hepsi yarım saat. Bütün bunlara nasıl yetişiyoruz ben de anlamıyorum. Daha Knidos’a çok mesafe var. Üstelik etabın bundan
sonraki bölümlerinin büyük kısmı denizin kıyısında olmasına rağmen irili ufaklı taşlar üzerinde iniş-çıkışlar
şeklinde. Oldukça zorlu ve çok dikkat gerektiriyor. Sonunda saat
15.00 sularında Bağlarözü Bükü’ne geliyoruz. Birol’u hiç sormayın. Yine denizin
içinde, yine denizin içinde. Sanki denizin içinde yürüyor. Hem yardıma ihtiyaç
duyanlara Sn. Kemal TIRPAN ile
beraber Hızır gibi yetişiyor, hem de her yerde
denize giriyor. Birisinin artık buna dur demesi lazım yahuu! Bu sıcak havada
bizleri çatlattıkça çatlatıyor. Bağlarözü Bükü’nden Knidos yoluna kadar önce
sert toprak zeminde çıkış yapıyoruz. Kendisi İngiltere British
Müzesi'nde
bulunan Knidos Arslanı kaidesinin yanındaki patikadan önce uzunca bir iniş sonra da Knidos
asfalt yoluna kadar çıkış yapıyoruz. Sıcak iyice bastırmış durumda.
Sevgili rehberimiz aracımızı çağırıyor. Böylece sıcak havada asfalt yolda yürümekten
kurtuluyoruz. Ayrıca saat 17.00’de Knidos Ören Yeri kapanıyor. Bu sayede 16.45'te, Ören
yeri kapanmadan
yetişiyoruz. Ben birkaç kez ören yerini gezmeme rağmen, hiç
gitmeye fırsat bulamadığım Deveboynu
Feneri’ne gitmeyi tercih ediyorum. Benimle beraber 9 arkadaş yarım saat
daha yürüyerek
ülkemiz en güneybatısı ucunda bulunan fenere gidiyoruz. Fenerin muhteşem konumundan hem Ege Denizi'ni,
hem Akdeniz’i hem de Kos, Nisiros, Tilos, Symi ve Rodos adalarını seyrediyoruz. Daha ne olsun. Şükürler olsun. Dönüş yolunda Knidos Ören Yeri’ni gezen arkadaşlarımız ile karşılaşıyoruz. Onlar hızlı bir şekilde fenere giderken ben ve birkaç arkadaşım Knidos’un buz gibi
sularına atlayarak iki günün yorgunluğunu denize bırakıyoruz. İkinci gün Wikiloc’a göre 25,43 km. 2 günün toplamında ise 50,45 km. yürümüşüz. Bugün Mesudiye Köyü dışında çeşmeye rastlamadık.
Kırmızı-beyaz işaretlemeler gayet iyi. Mesafe-yön levhaları da bolca var. Sonunda 18:30 sularında zorlu ama muhteşem geçen iki günlük etkinliğimizi bitirip, Datça Yarımadası yürüyüşleri sonunda klasikleşen
Mavi Pide-Hisarönü’nde (0 252 467 0303 – 0 534 542 4324 – www.mavipide.com) patlıcan közlemeli kuşbaşılı pidelerimizi yiyip İzmir’e dönüşe geçiyoruz. Böylece 2015-2016 sezonu Karya Yolu etkinlikleri sonunda toplam 569,45 km.
yürümüş oluyoruz. Allah ömür verirse önümüzdeki sezon tamamı bitecek. Bir kez daha rehberimiz sevgili dostum Zeki VAROL’a milli artçılarımız Refik KIZILATA ile Yaşar KÜSBECİYE,
yardım meleklerimiz Kemal TIRPAN ile Birol SAĞIN'a, yürüyüşçü 51 arkadaşıma ve kaptanımız Mehmet YAĞMURCUKARDEŞ'e çok ama çok teşekkür ediyorum.
Sağlıkla
kalın.
Ayhan YÖRÜK
KARYA(Karia)
YOLU - 14. Etabı - Datça Yarımadası Bölümü(4) fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.
KARYA(Karia)
YOLU - 14. Etabı - Datça Yarımadası Bölümü(4) video günlüğü görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Turgay TEKMEN
YanıtlaSilAyhan'cığım yine çok güzel anılar,eline,yüreğine sağlık,teşekkür ederiz...
11 Nisan 2016 16:54
Ömer AKAD
YanıtlaSilİyi ki Ayhan abimiz var.
11 Nisan 2016 17:08
Yusuf GENÇ
YanıtlaSilAyhan hocam yine çok güzel hazırlamışsın,ellerine sağlık.
11 Nisan 2016 19:46
Erdinç IŞIKLIGÜN
YanıtlaSilAyhan bey ellerinize sağlık.Tekrar yaşattınız bize.
11 Nisan 2016 17:12
İsmail Ragıp GEÇMEN
YanıtlaSilYa zaten üzgünüm gelemedim diye, de ha de git şöyle öteye ya Ayhan abi.
11 Nisan 2016 19:52
Yaşar KÜSBECİ
YanıtlaSilBuna şapka değil kel kafadan saç bile çıkartılır Ayhan abim. Eline yüreğine sağlık. Tşkrlr.
12 Nisan 2016 22:16
Bergüzar BALABAN
YanıtlaSilElinize kolunuza yüreğinize sağlık Ayhan bey. İyi ki varsınız.
13 Nisan 2016 10:57
Bahadır BİLGENOĞLU
YanıtlaSilGitmiş kadar oldum,ellerine sağlık Ayhan abim...
13 Nisan 2016 10:21