Ankara-İzmir
arası yaptığım her seyahat de, Kula civarından geçerken “Bir gün şu volkan
konilerine çıkmak nasip olur mu?” diye hep içimden geçirmişimdir. Şükürler
olsun ki Zirve Dağcılık İzmir Şb.’den, Kula’lı sevgili dostum İsmail KASAP
sayesinde,
bu amacıma 09-10 Mayıs 2015 Tarihlerinde ulaştım. İsmail Bey
sayesinde sadece, yörede
“Divlit” denen yanardağ konilerine çıkmakla kalmayıp, simsiyah lav göllerini, daracık rengarenk Kula sokaklarını ve tarihi Türk evlerini, su akışını sağlamak için
“Divlit” denen yanardağ konilerine çıkmakla kalmayıp, simsiyah lav göllerini, daracık rengarenk Kula sokaklarını ve tarihi Türk evlerini, su akışını sağlamak için
zemine açılan genişçe çukurlara
yapılmış tarihi çeşmeleri, Tapduk ve Yunus Emre Türbesi ile Şah Süleyman
Türbesi’ni, demircileri, kalaycıları, bakırcıları, semercileri, keçecileri,
leblebicileri, kök boyaları ile süslenmiş muhteşem
Carullah Bin Süleyman
Camii’ni, Kaya Mezarları’nı, Peri Bacaları’nı, bazalt
sütunlarını, Gediz Hoca Seyfettin Köprüsü’nü, divlitlerin üzerine kurulan üzüm
bağlarını, taşları Nevşehir’den gelmiş şarap mahsenlerini, Emir Kaplıcaları’nı,
Adala Hermos Kanyonu’nu ve Kız Köprüsü’nü
gördüm, adım adım gezdim. Daha ne
olsun. Miladın başladığı yıllarda yaşamış ünlü antik dönem tarihçisi Amasyalı
Strabon, simsiyah kömür karası lavlardan ötürü buraya “Katakekaumene” “Yanık Ülke” adını vermiş. Evlerin çatıları,
Kula sokaklarını yukarıdan kapatmış. Yağmurlu havada yağmur, güneşli havada güneş görmeden rengarenk daracık sokaklarda gezerken, sanki zaman gemisine binip 150-200 sene önceye, Osmanlı günlük yaşamının içine giriyorsunuz.
Osmanlı kent
mimarisinin en iyi korunmuş örnek kentlerinden olan Kula’da, çoğunluğu koruma
altına alınmış 3000’den fazla tarihi evin bulunduğu her yer, her ev, tarihi bir
film seti gibi. Hacı Muhsin Konağı’nın önüne geldiğimiz de İsmail Bey, Hale SOYGAZİ-
Tugay TOKSÖZ’ün başrollerini oynadığı
“Vurun Kahpeye” filminin bu evde çekildiğini, Beyler Evi’nin önüne geldiğimizde
de Hülya AVŞAR-Kenan KALAV’ın başrollerini paylaştığı “Tutku” filminin burada
çekildiğini anlatıyor. Saat 15:00’e kadar
Kula sokaklarını dolaştıktan sonra
Kula Divliti’ne çıkmak için aracımıza biniyoruz. Normal bir tempo ile tadını
çıkara çıkara 45 dakikada divlitin zirvesine ulaşıyoruz. Divlitin krateri
toprak ile dolduğundan zirve düzleşmiş. 2013 Yılında ülkemizin ilk ve tek
Avrupa ve Unesco Jeopark alanı ilan edilen, 300 Km.’lik bir alana yayılan Kula jeoparkı’nda,
yükseklikleri 150 metreyi geçmeyen 80 civarında volkan konisi varmış. Yurdumuzun ve Ortadoğu'nun en genç sönmüş yanardağlar bölgesi olan Kula volkanları, son 15 bin
yıldır faaliyet göstermemiş olsalar da, bölgenin kaplıca ve maden sodası cenneti
olmasından dolayı, teknik olarak hala aktif kabul ediliyormuş. Zirveden, Kula’nın
kıyısına kadar ulaşmış lavları, volkan konilerini 360 derece seyrettikten sonra
inişe geçiyoruz.
30 dakikada aracımıza ulaşarak Kaya Mezarlarına doğru hareket
ediyoruz. Jeopark alanı içinde sayıları binlere ulaşan antik kaya
mezarlarından, Helenistik dönemden Roma dönemine kadar kullanılan, Elçitepe
nekropolis sahasında bulunan, 500 civarında ki kaya mezarlarından bir bölümünü
gezdikten sonra, Kapadokya
bölgesine benzerliği sebebiyle Kuladokya denilen
peri bacaları bölgesine geldik. Fotoğraflarımızı çektikten sonra, bazalt
sütunları görmek için Çakırca Köyü’ne geçtik. 5-6 çeşmenin şırıl şırıl aktığı yerden
çok güzel bir patikaya girerek, 10 dakikalık bir yürüyüş ile bazalt sütunlarına
ulaştık. Sıcak lavların yüksek ve dik bir
uçurumdan düşerken soğuyup
katılaşmasıyla oluştuğu düşünülen bazalt sütunları, Kula Jeoparkı içinde
görülmeye değer en ilginç oluşumlardan. Buradan 5-6 Km.’lik araç yolculuğundan
sonra önce Hoca Seyfettin Köprüsü yakınlarında fokur fokur kaynayan doğal
jakuzi olarak adlandırdığımız sıcak su kaynağına
gittik. Sonra da, Kula
merkezde 1496 yılında Kurşunlu Cami’yi yapan Hoca Seyfettin’in, aynı yıllarda
yaptığı kendi adını taşıyan Hoca Seyfettin Köprüsü’ne geldik. 30 Yıl önce
yapılan hiçbir estetik yanı olmayan çirkinlik abidesi güya yeni köprünün
yanında,
kıpkırmızı gelinciklerin içinde yıllara meydan okuyan ve dimdik ayakta
duran Hoca Seyfettin Köprüsü, sanat şaheseri olarak atalarımızın ne kadar
zevkli olduğunun en güzel kanıtı. Artık akşam olmak üzere. Günün yorgunluğunu
Emir Kaplıcaları’nın
sıcak sularında atıyoruz. Sonra önce İsmail Bey’in anne ve
babasını ziyaret edip ellerini öperek anneler gününü kutluyoruz. Sonra da İsmail
Bey’in şirin küçük bağ evine geliyoruz. Artık keyif çatmanın zamanı geldi. Gece
24:00 sıralarında yatıyoruz.
10 Mayıs Pazar sabahı çorbalarımızı içtikten sonra
yaklaşık 1000 dönümlük divlit tepelerine çok güzel, profesyonelce üzüm bağı
kurarak Kula Şarapları üreten Yanık Ülke Otel Restaurant tesisine geliyoruz. Otelin
önünden 360 derece üzüm bağlarını,
yanardağ konilerini, hatta Bozdağ’ın karlı zirvesini seyrediyoruz. Birazdan gideceğimiz Sandal Divliti’nin krater çanağı buradan çok güzel görünüyor. Nevşehir’den getirilen taşlar ile inşa edilen şarap mahsenlerini de gezdikten sonra
10:55 sıralarında Sandal Divliti’nin
eteğinde aracımızı bırakıp yürümeye başlıyoruz. Yaklaşık yarım saatlik rahat
bir yürüyüş ile Sandal Divliti’nin krater çanağına ulaşıyoruz. Burada insan
gerçekten kendisini volkanın içinde hissediyor. Çanağın etrafını
dolaşarak
çevreyi seyrediyoruz. Krater çanağında ki mağaralara giriyoruz. Sandal
Divliti’nden akan lavların oluşturduğu oldukça büyük simsiyah lav gölüne bakarken
kendimi, dünyamızın milyonlarca yıl önceki halinin küçük bir kopyasını
seyreder
gibi hissediyorum. Sonuçta bu muhteşem coğrafyadan ayrılma vakti geliyor. 10
Dakika da aşağıya inip aracımıza biniyoruz. Şimdiki hedefimiz Tapduk ve Yunus
Emre Türbeleri ile Emre Köyü’nde ki Carullah Bin Süleyman Camii.
Ülkemizin 12
yerinde mezarı olduğu söyleniyor Yunus Emre’nin. Anadolu’muzun yurt olmasında,
birçok kültürün asırlardır kardeşçe birlikte yaşamasında Yunus Emre, Tapduk
Emre, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana gibi birçok gönül dostunun çok emeği var.
Yoksa bir yeri kılıç ile zapt edebilirsiniz ama hak, hukuk, adalet, muhabbet dağıtan böyle
gönül dostlarınız yoksa orayı yurt kılmanız mümkün olmaz. Pırıl pırıl güneşli
Pazar günü olması sebebiyle türbe çok kalabalık. Az ileride Emre Köyü’nün içinde
bulunan
1547 yılında yapılmış Carullah Bin Süleyman Camii’ne yürüyerek gidiyoruz.
Kök boyaları ile yapılan cami içi süslemeleri tek kelimeyle olağanüstü güzel. Muhteşem.
Caminin kapısından içeri adımızı attığınız anda çarpılıyorsunuz. Büyük bir
hayranlık ile
kök boya işlemeleri inceledikten ve de seyrettikten sonra Adala
Hermos Kanyonu’na gidiyoruz. Aşırı kalabalıktan ötürü balık çiftliğinde fazla
oyalanmayıp kanyonun sağ tarafından Kız Köprüsü’ne kadar yürüyoruz.
Lidya Kralı Krazus'un kızı için yaptırdığı söylenen 7 kemerli Adala Kız
Köprüsü’nün üzerinden geçerek, kanyonun sol tarafından biraz lavların üzerinde,
biraz da piknikçilerin arasında yürüyerek aracımıza dönüyoruz. 16:30
sıralarında Demirköprü Barajı’ndan başlayıp Kız köprüsü’nden geri dönerek daire
çizdiğimiz
Adala Hermos Kanyonu yürüyüşümüz, 2 saat kadar sürüyor. 18:30
sularında etkinlik sonu kendi çekimimizi yaparak 2 günlük faaliyetimizi bitirip
İzmir’e dönüşe geçiyoruz. 2 gün boyunca beni yediren, içiren, yatıran birde çok güzel gezdiren sevgili
dostum
İsmail KASAP Bey’e ne kadar teşekkür etsem azdır. Sağolsun varolsun. Bir
teşekkürde Yörem Restaurant Çorba-Pide Salonu’na(0 236 8161122). Ankara asfaltı
üzerinde Total Benzin istasyonunun hemen karşısında 50 Metre mesafedeki
lokantanın çorbaları,
pideleri ve de kebapları çok güzel. Ayrıca fiyatları da oldukça
makul. Sn. İsmail KASAP Bey’in telefon numarası 0 505 292 8387. Kula’yı merak
eden herkese her türlü desteği verebileceğini belirten sevgili İsmail Kasap’a
bir kez daha çok teşekkür ediyorum.
Sağlıkla
kalın.
Ayhan YÖRÜK
Yanık Ülke KULA(Katakekaumena)’da çektiğim fotoğraflarını görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Yanık Ülke KULA(Katakekaumena)’da çektiğim video günlüğü görmek için lütfen burayı tıklayınız.
Not: Bu
yazının hazırlanmasında, Temmuz 2014-256 sayılı Atlas Dergisi’nden
yararlanılmıştır.
Teşekkürler Ayhan bey, Kula 'dan sık sık geçerim ve ben de sizin düşüncelerinize kapılırım. Böylece merakımı giderdim. Elinize sağlık. Çok güzel hazırlanmış bir yayın.
YanıtlaSilMerhaba Ayhan Bey, anlatımınız ve fotolar çok güzel, teşekkürler. Karavan ile konaklanabilecek, ufak da olsa kamping gibi biryer var mı acaba?
YanıtlaSilSaygıla
Seyahatte olduğum için hemen yanıt veremedim. Kusuruma bakmayın ne olur. Özellikle kamping alanı var mı bilemiyorum. Bence Kula merkezde karavan ile rahatlıkla kalınabilir. Ya da benzin istasyonunda. Ama isterseniz beni de gezdiren İsmail Bey'in telefonu yazının sonunda bulunuyor. Kendisini ararsanız seve seve size yardımcı olabilir.
Sil