28 Eylül 2014 Pazar

BELEN KAHVESİ – MUĞLA

Çıktım Belen Kahvesi’ne baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı dama oynamaya
Ormancı da gelir gelmez yıkar masayı
Söz anlamaz ormancı çekmiş kafayı

Gevenes’in ortasında değirmen döner
Değirmenin taşları dağından iner
Ormancıya atılan kurşun Tevfik’e değer
Tevfik’imin acıları yürekleri deler
Gevenes’in suları hoştur içmeye
İçinde köprüsü var gelip geçmeye
Tevfik’imi vurdular hiç mi hiçine
Yazık ettin ormancı köyün iki gencine
Aman ormancı yaktın ormancı,
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Yakan: Kemancı Tahir ERDİNÇ

Ormancı Türküsüne konu olan olayların geliştiği, Muğla’nın Yatağan İlçesi’nin eski adı Gevenes, yeni adı Çaybükü Köyü’nde bulunan Belen Kahvesi’ne, çok istediğim halde bir türlü gidememiştim. Zirve Dağcılık Söke Şubesi’nin 2014 yılı etkinliklerine Bozüyük-Belen
Kahvesi yürüyüşü ile başlaması, yürüyüş sonunda Akyaka Azmak’ta tekne turu olması üzerine, bu fırsat kaçmaz dedim ve hemen Zirve Söke Şb. Başkanı Sn. Faysal YEŞİLYAĞCI’yı aradım. Sonuçta sevgili dostlarım Ayşen Abla ve Şinasi YÜKSEL Ağabey ile birlikte, 21.09.2014 sabahı saat 04;00’de Foça’dan hareket
ederek faaliyete katıldık. Proğrama göre Söke’den hareket 07;00’de. 06;45 gibi Söke’ye vararak Faysal Bey’le buluştuk. Sabah yolda Şinasi Ağabey ile kendi aramızda katılımcı sayısı hakkında “Herhalde bir minübüs veya midibüs kadar olur.” diye konuşmuştuk. 4 Midibüs kalabalığı görünce şaşırdık, 
çok memnun olduk. Katılımın çok olmasının bir sebebinin de Zirve’yle beraber Söke’den başka bir kulübün de olmasıymış. Sebep ne olursa olsun, çoluk çocuk katılımın çok olması çok güzel bir olay. Söke Zirve’yi tüm kalbimle tebrik ediyorum. Bunda güzel havanın da etkisi oldukça fazla. Hava güneşli, pırıl pırıl 29-30 Derecelerde. 
Bafa’da kahvaltı molasından sonra Bözüyük Köyü Pınarbaşı mevkiinde saat 10;00 sıralarında araçtan indik. Pınarbaşı bölgesi asırlık çınarların gölgesinde, derenin içine ve kenarına konmuş masalarda hizmet veren restoranlarıyla çok güzel bir yer. 15-20 Dakika kadar çevreyi gezdikten sonra 10;30 sıralarında yürüyüşe  
başladık. Güzelköy dizisinin çekildiği Bözüyük Beldesi’nin içinden geçerek çam ormanları içinde zor olmayan keyifli bir rotada 10 Km. civarında yürüyerek saat 13;00 sularında Belen Kahvesinin bulunduğu eski adı Gevenes, yeni adı Çaybükü Köyü’ne ulaştık. Önce Gevenes Köprüsü’nü, sonra Değirmen’i gördükten sonra 
Belen Kahvesine çıkıp ovaya bakarak öğle molamızı verdik. Saat 14;00’e kadar burada kaldık. 2005 Yılında Muğla Valisi Sn. Hüseyin AKSOY önderliğinde restore edilen Belen Kahvesi’nde, ormancı türküsüne konu olan Ormancı Mehmet İN, 
Muhtar Tevfik CEZAYİR ve Mustafa ŞAHBUDAK ile türküyü yakan kemancı Tahir ERDİNC’in fotoğrafları ve dama oynarken canlandırılmış maketleri bulunmakta. Ormancı ve Muğla türküleri sürekli çalınıyor. Kahvaltı, ormancı köftesi, dondurma, soğuk sıcak içecek hizmeti var. Pazar günleri oldukça kalabalık oluyor. 
Yılda ortalama 40-50 Bin kişinin ziyaret ettiği öğrendiğim Belen Kahvesi’nin restorasyon önderliğini yaparak Çaybükü(Geneves) Köyü’nün kaderini değiştiren, başta dönemin Muğla Valisi Sn. Hüseyin AKSOY nezdinde, emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Darısı, diğer Valilerimize. Saat 14;10 civarında Belen Kahvesi’nden ayrılıp 
Akyaka’ya doğru yola çıktık. Saat 16;00 civarında Akyaka da tekne turuna başladık. Suyun sıcaklığının 12 Derece civarında olması bizim gençlerimizin suya atlamasına engel olamadı. Hatta ihtiyar delikanlımız Şinasi Ağabey yüzerken teknelere bile kafa tuttu. Sudan çıktıklarında hemen hepsi “resmen buz ile doldurulmuş kova gibi” 
olduğunu söylediler. Biz ıhtiyarlar ise, kaptanın kovayla getirdiği suyla ayaklarımızı ıslayabildik. Saat 18;00 sularında da dünyanın gözbebeği Gökova Akyaka’dan ayrılarak sıcak havada kliması çalışmayan aracımız ile sauna kıvamında, 
tıngır mıngır Söke’ye döndük. Ayşen Abla ve Şinasi Ağabey ile midibüs dışında çok güzel geçen günümüzü, Ortaklarda çöp şiş yiyerek taçlandırdıktan sonra Foça’ya döndük. Rahmetli Özel’imizin bıraktığı yerden devam eden eski ama eskimeyen 
arkadaşlarım Savaş ADAKALE, İsmail DEMİRCİ, Can AZİZOĞLU ve Faysal YEŞİLYAĞCI’ya çok ama çok teşekkür ediyorum.
Sağlıkla kalın.
Ayhan YÖRÜK


Bu etkinliğin FOTOĞRAFLARI’nı görmek için lütfen burayı tıklayınız.

Bu etkinliğin VİDEO’sunu görmek için lütfen burayı tıklayınız.


BELEN KAHVESİ’nde meydana gelen ORMANCI Türküsüne konu olan olay:

1946 yılında Mustafa ŞAHBUDAK ve Muhtar Tevfik CEZAYİRLİ, dama tahtasının başına otururlar. Oyunun yarısında ’Sarı Mehmet’ lakaplı Orman Memuru Mehmet İN çıkagelir. Mehmet, sarhoştur. Bir gün önce, komşu olan Çiftlik Köyü’nde yangın çıkmıştır. 1946 seçimlerinin evrakı Yatağan’a gönderilecektir. Seçim evrakını Yatağan’a, köy bekçisinin götürmesi zorunludur. Ormancı ise yangın evrakının bir an önce ilçeye götürülmesi için bekçiyi muhtardan ister. Muhtar Cezayirli, ’Olmaz, daha acil olan seçim sonuçlarının ulaştırılması gerekiyor. Bekçiyi gönderemem’ diye cevap verir. Bunun üzerine ormancı ile muhtar arasında tartışma başlar.
Muhtar Tevfik CEZAYİRLİ, ’Ayıp ediyorsun Mehmet, bize müsaade et’ der. Ormancı kahveye geri döner, dama masasına bir yumruk atar. Mustafa ŞAHBUDAK, bu davranışa tahammül edemez ve ormancıyı tokatlar. Olayın büyüyeceğini anlayan köylüler, ormancıyı sakinleşmesi için kahvenin arka tarafına götürürler. Ormancı bağırarak küfürler savurmaktadır. Küfürler Mustafa ŞAHBUDAK’ın tahammül sınırını daha da zorlar. Bay Mustafa, yerinden kalkar, ormancının üzerine yürür. Ormancı Mehmet, kamasını çıkarıp Mustafa ŞAHBUDAK’ı kolundan yaralar. O zaman, Mustafa ŞAHBUDAK ormancıyı korkutmak için, belindeki tabancayı çıkarır, yere doğru ateş eder. Muhtar, ormancının ikinci kez kama vurmaması için elini tutar. Fakat, Mustafa tetiği çoktan çekmiştir. Ormancı Mehmet İN, bunun üzerine kaçmaya başlar. Mustafa ŞAHBUDAK kaçmasın diye, bir el daha ateş eder. Bu ateş de öldürmek için değil kaçmasına engel olmak içindir.
İkinci atışta Mehmet İN yere düşer. Arka cebinde tabaka olduğu için, ona bir şey olmaz. Ama, Mustafa ŞAHBUDAK, kaza kurşunu ile dostu Tevfik’i vurmuştur. O günlerin imkansızlıkları içerisinde Tevfik’i, tahta bir sal üzerinde köyden 23 Kilometre uzaklıktaki Muğla Devlet Hastanesine götürürler. Tevfik, çok kan kaybetmektedir. Mustafa, Doktor Veli Bey’e, ’Babamın selamı var, bu adamı iyileştir’ diye yalvarır. Doktor Veli Bey, ’O ölecek, önce senin kolunu saralım’ diye yanıt verir. O sırada Tevfik eliyle işaret edip Mustafa’yı yanına çağırarak, ’Ben ölüyorum, hakkını helal et’ dedikten sonra can verir.
Mustafa ŞAHBUDAK teslim olur. 4 Yıl ceza alır. Her gün Muhtar Tevfik CEZAYİR’i rüyasında görmektedir. Ormancı Sarı Mehmet’e kini gittikçe artar. Bunu anlayan Ormancı Sarı Mehmet köyden tayinini ister. Kavaklıdere Orman Müdürlüğü’ne Tayini çıkan Ormancı Sarı Mehmet köyden gider. Aslen Marmarislidir. Emekli olduktan sonra oraya yerleşir ve 1971 yılında ölür. 
Mustafa ŞAHBUDAK ise cezasını çektikten sonra anılarıyla dolu köyde yaşayamayacağını anlayarak Muğla’ya yerleşir. 28 Mart 2005 Tarihinde İzmir Ege Üniversitesi’nde 83 yaşında ölür.
Olay, daha sonra yörenin tanınmış sanatçılarından Mustafa ŞAHBUDAK’ın anne tarafından akrabası olan değirmenci Pisi'li(Yeşilyurt'lu) Tahir ERDİNÇ Usta tarafından kaleme alınır ve bestelenir.
Muhtar Tevfik Cezayir’i öldüğünde, arkada 25 yaşında bir eş ve 3 çocuk bırakır. Muhtar’ın eşi Pembe, bu acıya dayanamayıp birkaç yıl sonra akli dengesini yitirir. Oğlunun biri İzmir’e yerleşir. Diğer oğlu ile kızı, köyde evlenirler ve hayatlarını orada sürdürmeye devam ederler. 

Not: Ormancı Türküsü'nün hikayesi için, Belen Kahvesi'nde ki belgelerden ve  http://tr.wikipedia.org/wiki/Ormancı_türküsü web sitesinden yararlanılmıştır.


2 yorum:

  1. Yazının başlığındaki 28 Eylül 2014 ifadesi etkinlik tarihi gibi algılanıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şinasi Hocam, yazının başlığında ki tarihi, sevgili Cem'in düzenlemesinden sonra, blog otomatik atıyor. Etkinlik tarihini yazının içinde ayrıca belirtiyorum.

      Sil